Tom threw his hands up into the air and said that he gave up.
- Tom ellerini havaya doğru fırlattı ve vazgeçtiğini söyledi.
She took her ring off and threw it at him.
- Yüzüğünü çıkardı ve ona fırlattı.
The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
- Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
Tom pitched six innings.
- Tom altı vuruş sırası fırlattı.
The boy passed the time by flinging stones into the lake.
- Çocuk göle taşlar fırlatarak zaman geçirdi
The boy passed the time by flinging stones into the lake.
- Çocuk göle taşlar fırlatarak zaman geçirdi
The artificial satellite was launched into the orbit.
- Yapay uydu yörüngesine fırlatıldı.
They launched a rocket.
- Onlar bir roket fırlattı.
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.
The rockets were fired from a launching pad.
- Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
After an hour of waiting, the launch of the rocket was cancelled.
- Bir saatlik beklemeden sonra, roketin fırlatılışı iptal edildi.
Tom dashed out of the room.
- Tom aceleyle odadan dışarı fırladı.
He dashed out of the store.
- O, dükkândan dışarı fırladı.
The boomerang hurtled whistling through the air.
- Bumerang havada ıslık çalarak fırlatıldı.