Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

fırçalama

listen to the pronunciation of fırçalama
التركية - الإنجليزية
scrub
brush

I have to brush my teeth. - Dişlerimi fırçalamak zorundayım.

I don't always brush my teeth after I eat. - Yemek yedikten sonra her zaman dişlerimi fırçalamam.

(Gıda,Teknik,Tekstil) brushing

She loves brushing her horse. - O, atını fırçalamayı sever.

Tom went to bed without brushing his teeth. - Tom dişlerini fırçalamadan yattı.

{i} scrubbing

Tom started scrubbing the floor. - Tom yeri fırçalamaya başladı.

fırçalamak
brush

I have to brush my teeth. - Dişlerimi fırçalamak zorundayım.

I've got to brush my teeth. - Dişlerimi fırçalamak zorundayım.

fırçalamak
(Dilbilim) brush down
fırçalamak
whisker
fırçalamak
come down on
fırçalamak
dust
fırçalamak
chew out
fırçala
{f} whisker
fırçala
{f} whiskered
fırçala
brush up
fırçalamak
scrub
fırçalamak
to go through a densely wooded, swampy area (in hunting)
fırçalamak
slang to chew (someone) out, dress (someone) down, light into (someone)
fırçalamak
to brush, to scrub; to chew out, to come down on, to give sb hell, to tell sb off
fırçalamak
whisk
fırçalamak
scour
sulu fırçalama makinesi
wet scrubbing machine
telli fırçalama
wire brushing