evin

listen to the pronunciation of evin
التركية - الإنجليزية
grain
nucellus
essence, pith
kernel
kernel, grain
of the house
ev
{i} home
ev
{i} house
evin bahçesi
yard
evin direği
bread winner
evin hanımı
mistress
evin içinde
in the house
evin yolunu tutmak
make for home
evin arkasındaki bahçe
backyard
Evin kristaldense başkasının camına taş atma
(Atasözü) The people who live in glass houses should not throw stone
evin ana direği
home main mast
evin iç düzeni, eşyası vb
internal layout of the house, furniture, etc
evin uzak olması
being away from home
evin bulunduğu yer
homestall
evin direği
pillar of a home, mainstay of a family
evin en küçüğü
Benjamin
evin erkeği
man of the house
evin geçimini sağlamak
bring home the bacon
evin geçimini sağlayan kimse
who brings home the bacon
evin hem kadını hem erkeği olmak
wear the breeches
evin hem kadını hem erkeği olmak
wear the pants
evin içindekiler
(Bilgisayar) interiors
evin kadını
goodwife
evin yolu
way home
ev
{i} place
ev
residence
ev
{s} domestic
ev
{i} housing
ev
(Argo) unit
ev
(Latin) domus
ev
(Bilgisayar) homeowner's
ev
private house
ev
habitation
ev
dwelling place
ev
door
ev
pad
ev
domicile
ev
roof
ev
hause
etrafında around: Evin etrafında bir bahçe var
There is a garden around the house. Ateşin etrafında dönüyorlar. They are circling around the fire
ev
club, center, social hall
ev
dwelling house
ev
house, domicile, abode, habitation, place, dwelling; home; household, family; domestic
ev
accommodation unit
ev
house, commercial establishment
ev
crib
ev
house, home, dwelling
ev
hangout
ev
domicil
ev
household
ev
institution, house, home
ev
inhabitation
ev
family, household
ev
rooms
ev
settlement
ev
dwelling
ev
abode
ev
be abroad
gerisinde behind: evin gerisinde behind
the house
hazır evin has kadını
colloq . someone who appears on the scene and reaps all the benefits without having done anything to deserve them
kırk evin kedisi
person who is always in and out of other people's houses
satış aşamasında evin fiyatını artırmak
gazump
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف evin في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

eV
electronvolt, alternative spelling electron volt
eV
Electron volt
ev
the energy needed to move one electron through a potential of one volt
ev
TOP Exposure Value; A number that represents available combinations of shutter speed and aperture offering the same exposure effect when scene brightness remains the same Each EV number can be applied to various shutter speed and aperture combinations
ev
Extravehicular
ev
ALTERNATE MODE CAMPAIGN - Use of multiple pieces or methods as a marketing effort (posters, flyers, table tents, checkstuffers) to promote awareness of all alternate modes of travel Electronic methods must be documented (Single mode campaigns are under SC, VC, WB, WS )
ev
a unit of energy equal to the work done by an electron accelerated through a potential difference of 1 volt
ev
Short form term for an Electric Vehicle
ev
Electric Vehicle or Environmental Vehicle A vehicle powered by electricity or a fuel other than gasoline
ev
change of potential energy experienced by an electron moving from a place where the potential has a value of V to a place where it has a value of +1 volt (Physics)
ev
Earned Value
ev
Abbreviation for Electric Vehicle
ev
The basic unit of energy used in high energy physics It is the energy gained by one electron when it moves through a potential difference of one volt By definition an eV is equivalent to 1 6 x 10-19 joules This is a very small amount of energy and the more commonly used multiples are MeV (million eV), GeV (billion eV or giga-electronvolt) and TeV (trillion eV)
ev
An electrically powered vehicle Usually incorporating an electric motor powered by a massive battery pack, Evs are limited in their mileage range because of the limitations of present battery technology
ev
The energy gained by an electron which accelerates through a potential difference of one volt
ev
Vehicle powered by electric motor(s) rather than by an internal combustion engine Most common source of electricity is chemical storage batteries
التركية - التركية
Bir şeyin içindeki öz, lup
Buğday tanesinin olgunlaşmış içi
Tahıl tanesi, tohum
Tane, öz
Buğday tanesinin olgunlaşmış içi, özü, habbe
Bir şeyin içindeki öz, lüp
EV
(Osmanlı Dönemi) Şek, tahayyür, ibham, istisnâ, şart, teb'iz için kullanılan harf-i atıf. "yahut, veya, meğer ki, bel, belki ister" gibi kelimelerle türkçeye terceme edilebilir
Ev
dar (IV)
Ev
beyit
Ev
dar
Ev
(Hukuk) BEYT
Ev
ocak
ev
Pozlandırma değeri
ev
Herhangi bir yerde toplumsal, kültürel, ekonomik yönlerden tanıtma görevini üstlenen veya belli alanlarda olan kişilerin toplanıp toplumsal ilişkilerini sürdürmelerini sağlayan kuruluş
ev
Meridyenle ufkun yaptığı açının üçte biri
ev
Evin iç düzeni, eşyası vb
ev
Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut
ev
Aile. Soy, nesil
ev
Evin iç düzeni, eşyası vb. İçinde bir iş görülen veya bazen belirli bir amaçla kullanılan yer
ev
Aile
ev
Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut: "Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar."- N. Cumalı
ev
İçinde bir iş görülen veya bazen belirli bir amaçla kullanılan yer
ev
Arabalarda yük konulan yer
ev
Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı
ev
Soy, nesil
ev
(Osmanlı Dönemi) hâne
evin
المفضلات