Onun beni sevdiği besbelli.
- It's very obvious that he likes me.
Onun midesinin niçin ağrıdığı besbelli.
- It's obvious why his stomach hurts.
Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.
- This drink's flavor is obviously that of tea.
Onun hatalı olduğu açıktır.
- It's obvious he's wrong.
Belli ki yalan söylüyor.
- Obviously, he is lying.
Onun bizi umursamadığı belli.
- It's obvious that she doesn't care about us.
Sanırım bu apaçık, değil mi?
- I think it's obvious, don't you?
Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
- In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
- In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandığı ortada.
- It's obvious Tom and Mary like each other.