etkileyenler

listen to the pronunciation of etkileyenler
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) precedents
Previously decided cases which are recognized as an authority for future cases
actions that serve as patterns for future actions, as in: The judge could find no precedents that would allow him to find the defendant innocent
Prior cases whose principles are used by judges as the bases for their decisions in present cases
plural of precedent
etkile
affect

The problem affects the prestige of our school. - Sorun bizim okulun prestiji etkiler.

Most living creatures in the sea are affected by pollution. - Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.

etkile
{f} affecting
etkile
{f} obsessed
etkile
impress

Whenever I visited the island, I was impressed with the beauty of nature. - Adayı her ziyaret edişimde, doğanın güzelliğinden etkilendim.

I was impressed by the general knowledge of Japanese students. - Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.

etkile
{f} biased
etkile
{f} bias
etkile
stamp on
etkile
{f} affected

Worry affected his health. - Endişe onun sağlığını etkiledi.

Most living creatures in the sea are affected by pollution. - Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.

etkile
stamp#on
etkile
stampon
etkile
prejudiced
etkile
(Biyoloji) influence

That was probably what influenced their decision. - Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.

That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt. - O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.

etkileyenler
المفضلات