The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.
- Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.
He could not take effective measures.
- O etkin önlemler alamadı.
That was probably what influenced their decision.
- Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
- O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
Tom made quite an impression on Mary.
- Tom Mary'yi epeyce etkiledi.
He made a good impression.
- O iyi bir etki yaptı.
The impact of science on society is great.
- Toplum üzerinde bilimin etkisi büyüktür.
Tom doesn't understand the environmental impacts associated with a Western lifestyle.
- Tom Batılı yaşam tarzı ile ilgili çevresel etkileri anlamıyor.
Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
- Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
I don't think you understand the repercussions your actions have caused.
- Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.
His speech deeply affected the audience.
- Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
The problem affects the prestige of our school.
- Sorun bizim okulun prestiji etkiler.
Persuasion is often more effectual than force.
- İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness.
- Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.
Exporting is a commercial activity which transcends borders.
- İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.
What's your favorite activity?
- Senin gözde etkinliğin nedir?
I don't think you understand the repercussions your actions have caused.
- Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.
No one correctly predicted the repercussions of these policies.
- Hiç kimse bu politikaların etkilerini doğru bir şekilde öngöremedi.
Tom sounds impressed.
- Tom etkilenmiş görünüyor.
The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
- Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.
Stress can have an enormous negative impact on your health.
- Stresin sağlığınız üzerinde çok büyük olumsuz etkisi olabilir.
Stress balls are very effective.
- Stres topları çok etkilidir.
The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered.
- New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.
What's your favorite summer activity?
- Favori yaz etkinliğin nedir?
What's your favorite winter activity?
- Favori kış etkinliğin nedir?
We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
- Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
- Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
The exhibition was very impressive.
- Sergi çok etkileyiciydi.
I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
Nancy has a hold on her husband.
- Nancy'nin kocası üzerinde bir etkisi var.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.