The anciently written inscriptions in the pyramids can still be read.
These are very old books.
- Bunlar çok eski kitaplar.
Soccer is an old game.
- Futbol eski bir oyundur.
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Eski İtalyan para birimi liretti ve sembolü ₤ idi. Liret Türk lirasıyla alâkalı değildir.
Lincoln greeted his former political rival.
- Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
People attach more importance to popular culture today than in the past.
- İnsanlar günümüzde popüler kültüre eskisinden daha çok önem vermekte.
This is the same old problem we've had the past three years.
- Bu, son üç yıldır yaşadığımız eski soruna benzerdir.
Is this a vintage car?
- Bu eski model bir araba mı?
I bought it at the vintage clothing store.
- Onu eski giysi dükkanından aldım.
Contemporary Persian poems haven’t been known in west world as well as ancient ones.
- Eski olanlarının yanı sıra çağdaş Farsça şiirler batı dünyasında bilinmemektedir.
Tom is studying the ancient civilizations of the Mediterranean.
- Tom Akdenizin eski medeniyetlerinin öğrenimini görüyor.
Laser rays are used in the restoration of ancient works.
- Lazer ışınları eski eserlerin restorasyonunda kullanılmaktadır.
If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
- Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
Tom has three ex-wives.
- Tom'un üç eski karısı var.
Tom introduced himself as Mary's ex-husband.
- Tom kendini Mary'nin eski-kocası olarak tanıttı.
I should've given Tom my old trombone.
- Ben eski trombonumu Tom'a vermeliydim.
Tom's old car has finally given up the ghost.
- Tom'un eski arabası sonunda bozuldu.
In the end, we ended up eating at that shabby restaurant.
- Sonunda, biz, o eski püskü lokantada yemek yemeyi sona erdirdik.
Apparently that shabby flat is vacant.
- Anlaşılan o eski püskü daire boş.
Which book is older, this one or that one?
- Hangi kitap daha eskidir, bu mu yoksa şu mu?
Our car is three years older than yours.
- Arabamız sizinkinden üç yıl daha eski.
This government is really putting the clock back.
- Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdiği insan genç ölür, demiş eskiler.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdikleri genç ölür, denirmiş eskiden.
The lady persisted in wearing such an old-fashioned shirt.
- Bayan böyle eski moda bir gömlek giymekte ısrar etti.
My father is a bit old-fashioned.
- Babam biraz eski kafalıdır.
Now that we've bought new furniture for the room, why not throw away this old, worn-out furniture?
- Madem ki oda için yeni mobilya aldık,neden bu eski, yıpranmış mobilyayı atmıyoruz?
Modern cars differ from the early ones in many ways.
- Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
My old friend wrote to me, informing me of his return from abroad.
- Eski arkadaşım bana yazdı, yurt dışından dönüşü ile ilgili bilgi verdi.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
The former president of South Africa has passed away.
- Güney Afrika'nın eski devlet başkanı vefat etti.
Your computer is obsolete. You need to buy a new one.
- Bilgisayarınız eskimiş. Yeni bir tane almalısınız.
This is an obsolete usage.
- Bu eski bir kullanımdır.
Is eating fish as healthy now as it used to be?
- Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır?
Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.
- Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum.
I'm willing to let bygones be bygones.
- Eski defterleri kapatmaya hazırım.
Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
- Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
Tom always gives the same old excuse for being late for school.
- Tom okula geç kaldığı için her zaman aynı eski bahaneyi verir.
I prefer antiquated models.
- Eski modelleri tercih ederim.
He came a little earlier than he used to.
- Eskisinden biraz daha erken geldi.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
Tom has no prior criminal record.
- Tom'un eski suç kaydı yok.
Students have complained about homework assignments since time immemorial.
- Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevleri hakkında yakınıyorlar.
Sometimes Tom came to meet his old friends.
- Bazen Tom eski dostlarıyla görüşmeye geliyordu.
In Japan, we still sometimes see someone use an abacus, but not as often as we used to.
- Japonya'da hala bazen birinin abaküs kullandığını görüyoruz, ancak eskisi kadar sık değil.
He didn't give us his previous employment record.
- O bize eski iş kaydını vermedi.
But where are the snows of olden days?
- Ama eski günlerin karları nerede?
This old book is quite out of date.
- Bu eski kitap oldukça demode.
There are a lot of old cities in Italy. Rome and Venice, for example.
- İtalya'da birçok eski kent vardır. Örneğin Roma ve Venedik.
He went to Rome, where he saw a lot of old buildings.
- O, Roma'ya gitti, orada bir sürü eski binalar gördü.
I used to be a night owl, but now I'm an early riser.
- Eskiden bir gece kuşuydum fakat şimdi bir erken kalkanım.
Modern cars differ from the early ones in many ways.
- Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
Do you know an artist who can restore this old picture for me?
- Bu eski resmi benim için onarabilecek bir ressam biliyor musun?
The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
- Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
She cherished his old love letters.
- Eski aşk mektuplarını şevkatle gösterdi.
I got a letter from an old friend yesterday.
- Dün eski bir arkadaştan bir mektup aldım.