esire

listen to the pronunciation of esire
التركية - الإنجليزية
prisoner
A person incarcerated in a prison, while on trial or serving a sentence
Any person held against his or her will
{n} one who is under arrest, a captive
If you say that you are a prisoner of a situation, you mean that your are trapped by it. We are all prisoners of our childhood and feel an obligation to it
A printed cloth; a fabric figured by stamping, especially calico or cotton cloth
A prisoner is a person who is kept in a prison as a punishment for a crime that they have committed. The committee is concerned about the large number of prisoners sharing cells. = inmate
A printed publication, more especially a newspaper or other periodical
A person under arrest, or in custody, whether in prison or not; a person held in involuntary restraint; a captive; as, a prisoner at the bar of a court
a person who is confined; especially a prisoner of war
That which is produced by printing
An impression taken from anything, as from an engraved plate
One who is confined in a prison
A prisoner is a person who has been captured by an enemy, for example in war. wartime hostages and concentration-camp prisoners He was taken prisoner in North Africa in 1942
a person who is confined; especially a prisoner of war Printed letters; the impression taken from type, as to excellence, form, size, etc
{i} convict, inmate, captive, one who is confined in a jail because of proven or alleged criminal activity
A photographic copy, or positive picture, on prepared paper, as from a negative, or from a drawing on transparent paper
as, small print; large print; this line is in print
esir
{i} captive

Kill all the captives. - Bütün esirleri öldür.

Tom is still being held captive. - Tom hâlâ esir tutuluyor.

esir
{i} prisoner

Tom is being held prisoner somewhere. - Tom bir yerde esir tutuluyor.

Tom is now being held prisoner. - Tom artık esir tutuluyor.

esir
bondslave
esir
bondman
esir
{i} thrall
esir
{i} slave
esir
aether
esir
prisoner of war
esir
serf
esir
villein
esir
ether
esir
bond slave
esir
devotee
esir
in chains
esir
helot
esir
captors
esir
(Hukuk) captive, prisoner of war
esir
(kadın) bondwoman
esir
bondswoman
esir
capture

Five hundred British soldiers had been captured. - Beş yüz İngiliz askeri esir edildi.

We thought you'd been captured by the enemy. - Senin düşman tarafından esir alındığını düşündük.

esir
prisoner of war, captive " tutsak; slave" köle
esir
prisoner of war, captive
esir
bondsman
esir
enslaved
التركية - التركية
Dişi tutsak
Cariye, dişi köle
ESİRE
(Osmanlı Dönemi) Seçkin, güzide
ESİRE
(Osmanlı Dönemi) İlim bakiyyesi
ESİR
(Osmanlı Dönemi) Bütün kâinatta bulunan ve her tarafı kaplamış olan lâtif madde. Elektrik, ışık ve hararetin yayılmasına vasıtalık eden madde. Görülmeyen ve varlığı bütün ehl-i ilimce kabul edilen lâtif, rakik, elâstikiyeti hâiz seyyal madde."İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik." mânasında olan $nın ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i esiriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i esiriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir mad
Esir
(Osmanlı Dönemi) PAYZEN
Esir
(Osmanlı Dönemi) GİRİFTE
esir
(Osmanlı Dönemi) bütün kâinatta bulunan ve her tarafı kaplamış olan lâtif madde, elektrik, ışık ve sıcaklığın yayılmasına vasıtalık eden madde
esir
Hava
esir
Eskiden uzay boşluğunu doldurduğu varsayılan esnek madde
esir
Eskilere göre dünya atmosferinin ötesindeki boşlukları dolduran çok uçucu akışkan
esir
Atomlar arasındaki boşluğu ve bütün evreni doldurduğu var sayılan, ağırlığı olmayan, ısı ve ışığı ileten töz (cevher)
esir
Köle
esir
Tutsak
esir
Atmosferin ötesindeki boşluğu doldurduğu varsayılan uçucu, akışkan madde
esir
Bir düşünceye veya bir kimseye körü körüne bağlı olan kimse
esire
المفضلات