Üzgünüm fakat sanırım sen hatalısın.
- I'm sorry, but I think you're mistaken.
Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.
- Although I trusted the map, it was mistaken.
Tom yanılmış olduğu ihtimalini kabul edemedi.
- Tom couldn't rule out the possibility that he was mistaken.
Tom yanılmış olabilirdi.
- Tom could've been mistaken.
Sanırım o email'i yanlışlıkla Tom'a gönderdim.
- I think I mistakenly sent that email to Tom.
Senin politikan yanlış.
- Your policy is mistaken.