Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Çocuğun yaşı nedeniyle izin vermek zorundasın.
- You have to allow for the boy's age.
Babam benim köpek bakmama izin vermez.
- My father won't allow me to keep a dog.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Allow me to introduce Mr Kato to you.
- Erlauben Sie mir, Ihnen Herrn Kato vorzustellen.
Excuse me; allow me to point out three errors in the above article.
- Entschuldigung, erlauben Sie mir, auf drei Fehler in dem obigen Artikel hinzuweisen.