Çocuğun yaşı nedeniyle izin vermek zorundasın.
- You have to allow for the boy's age.
Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
- After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
Babam benim köpek bakmama izin vermez.
- My father won't allow me to keep a dog.
He wouldn't allow me to drive his car.
- Er würde mir nicht erlauben, sein Auto zu fahren.
Allow me to introduce my wife to you.
- Erlauben Sie mir, Ihnen meine Frau vorzustellen.