Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
- He explained later how he made this decision.
Bu karar onun gelecekteki mesleğini belirtecektir..
- This decision will reflect on his future career.
Bir karar almak zorundayız.
- We have to make a decision.
Karar almakta zorlanıyorum.
- I have trouble making decisions.
Birçok kişi yargıcın kararı ile aynı fikirde değildi.
- Many people disagreed with the judge's decision.
Arkadaşlarımın kararlarını yargılamamaya çalışırım.
- I try not to judge my friends' decisions.
O kararın geniş kapsamlı ve ciddi sonuçları olacaktır.
- That decision will have far-reaching and serious consequences.
Bu kararın geniş ve ciddi sonuçları olacaktır.
- That decision will have wide and serious consequences.
Japon hükümeti önemli bir karar verdi.
- The Japanese government made an important decision.
Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.
- There's growing anger over the government's decision.
I have made my decision.
- Ich habe meine Entscheidung getroffen.
There was a feeling of constraint in the room; no one dared to tell the king how foolish his decision was.
- Im Raum war eine zurückhaltende Stimmung; niemand wagte, dem König zu sagen, wie unklug seine Entscheidung war.