Tam sınıfa girmiştim ki, öğrenciler bana sorular sormaya başladılar.
- As soon as I entered the class, the students began asking me questions.
Girmiş olduğunuz e-posta adresi zaten kullanımda.
- The email address you entered is already in use.
Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
O, sen ayrıldıktan sonra odaya girdi.
- He entered the room after you left.
Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
- It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
Yabancı bir ülkeye girmek için bir pasaporta ihtiyacın var.
- You need a passport to enter a foreign country.
Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
- You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
Onun odaya girişini gördüm.
- We saw her enter the room.
Tom bizim girişimizi duymuş olmalı.
- Tom must've heard us enter.
Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
- Knock on the door before entering the room.
... has three components. It's basically a deal that was entered into by all the signatories ...