Yaramaz kız kaleminin sonunu çiğneme alışkanlığı içinde.
- The nervous girl is in the habit of chewing the end of her pencil.
Eczane yolun sonunda.
- The drugstore is at the end of this road.
Eczane yolun sonunda.
- The drugstore is at the end of this road.
Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
- There will be an economic crisis at the end of this year.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Tom ve Mary koltuğun zıt uçlarında oturdular.
- Tom and Mary sat at opposite ends of the couch.
NASA Galileo'nunkine benzeyen jeneratörler taşıyan 22 uzay uçuşunun üçünün kazayla sonuçlandığını söylüyor.
- NASA says three of 22 space missions that carried generators similar to Galileo's ended in accidents.
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Bu kavgayı bitirmek istiyorum.
- I'd like this fight to end.
Tom havuzun sığ tarafına doğru köpekleme yüzdü.
- Tom dog paddled toward the shallow end of the pool.
Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
- Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
Herkes için aşikardır ki, evlilik er ya da geç ayrılmayla sonuçlanır.
- It was obvious to everyone that the marriage would sooner or later end in divorce.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
- In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
Sonunda ölmek istemiyorum.
- I don't want to end up dead.
Tom her hafta eşinden belirli bir miktar cep harçlığı alır. Haftanın sonunda artan parayı kumbarasına koyar.
- Tom receives a certain amount of pocket money from his wife every week. He puts whatever remains at the end of the week into his piggy bank.
Küçük araba artışı sona eriyor.
- The small car boom is ending.
Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
- It rained for several days on end.
Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
- Once the complaining starts, it never ends.
Yarın ne olacak? Başlangıç veya bitiş?
- What will tomorrow be? The beginning or the end?
Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.
- His death marks the end of a chapter in our history.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Tayfundan dolayı ebeveynlerim seyahatlarını bir gün erken bitirdiler.
- Because of the typhoon, my parents ended their trip one day early.
Tom ve arkadaşları alemlere akıp zil zurna sarhoş oldu.
- Tom and his mates went on a pub crawl and all ended up pretty drunk.
Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
Hedefe giden her yol mubah mıdır?
- Does the end justify the means?
Sonunda hedefine ulaştı.
- She has finally achieved her end.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
Kim faturayı ödemeyi durdurdu?
- Who ended up paying the bill?
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar.
- They left before the end of the performance.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
- Atomic energy can be used for peaceful ends.
Ölüm sadece hayatın sonudur.
- Death is simply the end of life.
Hikaye onun ölümü ile sona erer.
- The story ends with his death.
Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
- The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
Kafamız allak bullak olmuş durumda.
- We're at our wits' end.
Tam sonuna kadar vazgeçme.
- Never give up till the very end.
Sonuna kadar görevi taşımalısın.
- You must carry the task through to the end.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.
Bu iş iyi bitmeyecek.
- This is not going to end well.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Onun gibi sonuçlanmak ister misin?
- Do you want to end up like her?
Onun gibi sonuçlanmak istemiyorum.
- I don't want to end up like him.
When your sickness is your soul.
Is this movie ever going to end?.
they followed him... into a sort of a central hall; out of which they could dimly see other long tunnel-like passages branching, passages mysterious and without apparent end.
For some people, knowledge is a means to an end; for others, it is an end in itself.
... at the end of the tulip garden two of them are particularly charming ...
... the beginning and the end of an experience not much the middle ...