Birbirimizi cesaretlendirmek zorundayız.
- We have to encourage each other.
Tatoeba Korpus'taki hataların sayısını azaltmanın bir yolu, insanları sadece kendi anadillerine çeviriler yapmaya teşvik etmek olabilir.
- One way to lower the number of errors in the Tatoeba Corpus would be to encourage people to only translate into their native languages.
Tom'u daha çok çalışmaya teşvik etmek için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?
- What do you think is the best way to encourage Tom to study more?
Onun başarısı beni çok cesaretlendirdi.
- His success encouraged me very much.
Tom, tekrar denemesi için Mary'yi cesaretlendirdi.
- Tom encouraged Mary to try again.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- Nobody encouraged her.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- Nobody encouraged him.
I encouraged him during his race.
We encourage the use of bicycles in the town centre.
The royal family has always encouraged the arts in word and deed.
... it's a new savings bond that encourages folks to build ...