Tom has told us that the US government is trying to implement a weapon program that could seriously threaten the security of Russia.
- Tom bize Birleşik Devletler hükûmetinin Rusya'nın emniyetini cidden tehdit eden bir silah bağdarlaması icra etmeye gayret ettiğini söyledi.
At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
- Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
- Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
But for the safety belt, I wouldn't be alive today.
- Emniyet kemeri olmasaydı şimdi hayatta olmazdım.
Six of those detained were released after being interrogated at the İzmir Police Department.
- Gözaltına alınanların altısı İzmir Emniyet Müdürlüğü'nde ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.
The police took the hostages to safety.
- Polis rehineleri emniyete götürdü.
Fasten your seat belt, please.
- Emniyet kemerini tak, lütfen.
People who drive cars should wear seat belts.
- Araba kullanan insanlar emniyet kemeri takmalılar.
Luckily, both of the drivers were wearing seat belts.
- Allahtan iki şoför de emniyet kemeri takıyordu.
None were wearing seat belts.
- Hiçbiri emniyet kemeri takmıyordu.
But for the safety belt, I wouldn't be alive today.
- Emniyet kemeri olmasaydı şimdi hayatta olmazdım.
We always had to put on a safety belt in case we had an accident.
- Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.
Tom put on his seatbelt.
- Tom emniyet kemerini taktı.
Fasten your seatbelt.
- Emniyet kemerini bağla.
Lütfen emniyet kemerinizin takıldığından emin olun.
- Lütfen emniyet kemerinizi taktığınızdan emin olunuz.
Lütfen emniyet kemerinizi taktığınızdan emin olunuz.
- Lütfen emniyet kemerinizin takıldığından emin olun.