I'm sure he is holding back something from us.
- Onun bizden bir şey sakladığından eminim.
I'm sure your efforts will result in success.
- Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
He's confident and strong.
- O kendinden emin ve güçlü.
Tom used to be confident.
- Tom kendinden emindi.
Tom certainly made sure we all had a good time.
- Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
I'm certain we can deliver the laboratory equipment by March 15th.
- 15 Mart'a kadar laboratuvar ekipmanını teslim edebileceğimden eminim.
I'm confident that I'll win the tennis match.
- Tenis maçını kazanacağımdan eminim.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
Are you sure we're safe here?
- Burada güvende olduğumuzdan emin misin?
Tom didn't know whether Mary was safe or not.
- Tom Mary'nin emin ellerde olup olmadığını bilmiyordu.
I'm not too clear about that point.
- O noktada pek emin değilim.
I'm pretty sure Tom's reliable.
- Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim.
Are you sure this information is reliable?
- Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?
Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
- Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
I'm not certain Tom is responsible.
- Tom'un sorumlu olduğundan emin değilim.
Jefferson believed the nation was in good hands.
- Jefferson milletin emin ellerde olduğuna inanıyordu.
Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
- Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
I firmly believe that your time will come.
- Senin sıranın geleceğinden eminim.
I am positive that he has finished.
- Onun bitirdiğinden eminim.
Are you positive it was Tom who broke the window?
- Camı kıranın Tom olduğundan emin misin?
Rest assured they're out there.
- Dışarıda olduklarından emin ol.
Rest assured that I will do my best.
- Elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsin.
I feel safe and secure.
- Güvenli ve emin hissediyorum.
Please make sure that your seat belt is securely fastened.
- Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.
Tom certainly sounds confident.
- Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
I'm not sure what it was, but it sounded like a gunshot.
- Onun ne olduğundan emin değilim ama bir silah atışına benziyordu.
You've got to be certain.
- Emin olmak zorundasın.
I just want to be certain that it's OK.
- Sadece bunun iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
I just want to be certain that it's OK.
- Sadece bunun iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
I want to be certain you are who you say you are.
- Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
It's our job to make certain Tom doesn't do that.
- Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.
I have to make certain Tom knows what to do.
- Tom'un ne yapacağını bildiğinden emin olmak zorundayım.
Tom checked to make sure Mary was still sleeping.
- Tom Mary'nin hâlâ uyuduğundan emin olmak için kontrol etti.
Tom double-checked his door to make sure it was locked.
- Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
I'd like to make sure of the time.
- Ben zamandan emin olmak istiyorum.
I want to be sure that there will be no problems.
- Hiç sorun çıkmayacağından emin olmak istiyorum.
I want to be sure you understand what's going to happen.
- Ne olacağını anladığından emin olmak istiyorum.
Tom might have visited Mary in Boston last week. I'm not sure.
- Tom geçen hafta Boston'da Mary'yi ziyaret etmiş olabilir. Emin değilim.
I'm not sure if George will take to this idea.
- George'un bu fikirden hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.
Your children will be safe with Tom.
- Çocukların Tom'la birlikte emin ellerde olacak.
Tom didn't know whether Mary was safe or not.
- Tom Mary'nin emin ellerde olup olmadığını bilmiyordu.
Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
- Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
Tom checked to make sure Mary was still sleeping.
- Tom Mary'nin hâlâ uyuduğundan emin olmak için kontrol etti.
I want to be sure Tom knows what he's supposed to do.
- Tom'un ne yapması gerektiğini bildiğinden emin olmak istiyorum.
I want to be sure that you're doing this because you want to.
- Bunu yapmak istediğin için yaptığından emin olmak istiyorum.
I have to make certain Tom knows where he needs to go.
- Tom'un nereye gitmesi gerektiğini bildiğinden emin olmak zorundayım.
It's our job to make certain Tom doesn't do that.
- Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.
A sure friend is seen in an unsure matter.
- Bir emin arkadaş emin olmayan bir meselede görünür.
I would like to set the record straight.
- Ben tümüyle emin olmak istiyorum.
Picasso seçkin bir ressamdır.
- Picasso is an eminent painter.
Anıt seçkin filozof onuruna dikilmiştir.
- The monument was erected in honor of the eminent philosopher.