Don't be so critical.
- Bu kadar eleştirici olmayın.
Don't be so critical.
- Bu kadar eleştirici olmayın.
She was apprehensive about receiving criticism of her performance.
- O, performansı ile ilgili eleştiri alma hakkında endişeli.
The boss tortured the workers with his criticism.
- Patron eleştirisiyle işçilere işkence yaptı.
The New York Times reviews her gallery all the time.
- The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
The film received mixed reviews.
- Film karışık eleştiriler aldı.
Don't knock Tom. He's doing his best.
- Tom'u eleştirip durma. Elinden gelenin en iyisini yapıyor.
Critics do not solve the crisis.
- Eleştiriler krizi çözmez.
I won't abide critiques.
- Eleştirilere katlanmayacağım.
Her critique was totally inappropriate.
- Onun eleştirisi tamamen uygunsuzdu.
O daima diğer insanları tenkit eder.
- O sürekli diğer insanları eleştirir.