ekmekli

listen to the pronunciation of ekmekli
التركية - الإنجليزية
breaded
past of bread
{s} coated with bread crumbs
Braided
covered in breadcrumbs before cooking
ekmek
plant

April is the best time to plant most of your vegetable seeds. - Nisan ayı sebze tohumlarınızın çoğunu ekmek için en iyi zamandır.

My mother is busy planting flowers in the garden. - Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.

ekmek
{i} bread

This bread is very delicious. - Bu ekmek çok lezzetli.

It says in the Bible, Man shall not live on bread alone. - İncil'de, İnsan yalnız ekmek ile yaşamayacak diyor.

ekmek
board

I ordered a new cutting board from a catalog. - Katalogdan yeni bir ekmek tahtası sipariş ettim.

ekmek
stand somebody up
ekmek
drop
ekmek
spread

I am spreading mustard on a slice of bread. - Bir dilim ekmek üzerine hardal sürüştürüyorum.

I spread cheese on the slice of bread. - Ekmek dilimine peynir sürdüm.

ekmek
husband
ekmek
caudle
ekmek
loaf

I bought a loaf of bread for breakfast. - Kahvaltı için bir somun ekmek aldım.

She bought a loaf of bread. - O, bir somun ekmek aldı.

ekmek
cultivate
ekmek
bread and butter

He likes bread and butter. - O ekmek ve tereyağı seviyor.

Some bread and butter. - Biraz ekmek ve tereyağı.

ekmek
choke off
ekmek
sow
ekmek
{f} tame
ekmek
of bread
ekmek
slang to land, give (someone) (a sock, a blow)
ekmek
slang to stop having anything to do with (someone)
ekmek
to sprinkle (salt, sugar, powder, etc.) on
ekmek
sprinkle
ekmek
to sow, to plant; to spread, to sprinkle; to give sb the slip, to drop, to ditch; to stand sb up
ekmek
slang to stand (someone) up, deliberately to fail to meet (someone)
ekmek
slang to lose (something). ekip biçmek to farm. Ekmediğin yerde biter. (Konuşma Dili) He/She keeps turning up everywhere (said of a pestiferous person). ektiğini biçmek to reap what one has sown
ekmek
slang to pass, overtake, leave (someone, something) behind, outdistance
ekmek
set
ekmek
(tohum) broadcast
ekmek
slang to blow, waste, throw (money) away
ekmek
crop
ekmek
slang to get away from (someone) (with a pretense)
ekmek
set out
ekmek
inseminate
ekmek
to sow, plant
ekmek
the staff of life
ekmek
muffin
التركية - التركية

تعريف ekmekli في التركية التركية القاموس.

ekmek
Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak: "Lâle ile Günnur kendilerini ektiğim için müthiş içerlemişler."- H. Taner
Ekmek
nan
Ekmek
(Osmanlı Dönemi) HUBZ
Ekmek
(Osmanlı Dönemi) EBU CABİR
Ekmek
(Osmanlı Dönemi) MA'NE
Ekmek
nanıaziz
ekmek
İnsanı geçindirecek iş, kazanç
ekmek
Boşuna harcamak, ziyan etmek
ekmek
Yarışta geçmek
ekmek
Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri hazırlamak
ekmek
Toprağı ekip biçmek için kullanmak
ekmek
Parayı boşuna harcamak, ziyan etmek
ekmek
Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak
ekmek
Yemek, aş: "Ekmeği bizde yiyelim mi? Allah ne verdiyse."- T. Buğra
ekmek
Çeşitli tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, saçta veya tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek: "Odayı, tatlı, sıcak bir kızarmış ekmek kokusu bürümüş."- Y. Z. Ortaç. İnsanı geçindirecek iş, kazanç: "Biz iyi kötü tiyatroya bağlamışız ekmeğimizi."- N. Cumalı
ekmek
Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek
ekmek
Yemek, aş
ekmek
Serpmek
ekmek
Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek: "Çıplak bir alan, çevre okulları öğrencilerinin eliyle ektiği bin çam fidanı ile şenleniverdi."- H. Taner
ekmek
Çeşitli tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, saçta veya tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek
ekmek
Toprağı ekip biçmek için kullanmak: "Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor."- M. Ş. Esendal
ekmekli
المفضلات