Acaba size birkaç soru sorabilir miyim?
- Darf ich Ihnen ein paar Fragen stellen?
İp birkaç metre çok kısaydı.
- Das Seil war ein paar Meter zu kurz.
Babam, doğum günüm için bana birkaç CD aldı.
- My father bought some CDs for my birthday.
Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- My mother made some new clothes.
Birkaç yıl önce Romanya'yı gördüm.
- I visited Romania a few years ago.
Sadece birkaç kişi beni anladı.
- Only a few people understood me.
Etinin üzerine biraz tuz koy.
- Put some salt on your meat.
Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
- My mother bought some apples at a fruit store.
Adam bir kaç saat önce vefat etti.
- The man passed away a few hours ago.
Tom bir kaç kere başını salladı.
- Tom nodded his head a few times.
Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
- Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
Mary ve diğer bazı kadınlar birkaç saattir buradaydı.
- Mary and some other women were here for a few hours.
Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.
- I want to buy a pair of ski boots.
Bu makinelerle çalıştığında bir çift deri eldiven bir zorunluluktur.
- A pair of leather gloves is a must when you work with these machines.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Denemenin birkaç hatası var fakat bir bütün olarak çok iyi.
- Your essay has some mistakes, but as a whole it is very good.
Tom'un bazı çok iyi fikirleri var.
- Tom has some very good ideas.
Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen.
- Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.
Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
Burası yaklaşık 500 yıl önce yapıldı.
- This was built some 500 years ago.
O hayır kuruluşuna yaklaşık iki milyar yen bağışta bulunan birinin adı verildi.
- That charity is named after someone who contributed about two billion yen.
She bought a couple of boots.
- Sie kaufte ein Paar Stiefel.
I'm taking a couple of days off.
- Ich nehme mir ein paar Tage frei.
I bought a pair of shoes.
- Ich habe ein Paar Schuhe gekauft.
He selected a pair of socks to match his suit.
- Er wählte ein Paar Socken, das zu seinem Anzug passte.