eğlencelidir

listen to the pronunciation of eğlencelidir
التركية - الإنجليزية
fun
enjoyable, amusing

He is such a fun person to be with.

playful, often noisy, activity
whimsical, flamboyant

This year's fashion style is much more fun than recent seasons.

{n} a joke, frolic, sport, merriment, mirth
activities that are enjoyable or amusing; "I do it for the fun of it"; "he is fun to have around" violent and excited activity; "she asked for money and then the fun began"; "they began to fight like fun" verbal wit (often at another's expense but not to be taken seriously); "he became a figure of fun
providing enjoyment; pleasantly entertaining; "an amusing speaker"; "a diverting story"; "a fun thing to do"
not an adjective Substitute a word like enjoyable
A data type, introduced in Erlang 4 4, which represent functional objects
A source of amusement, enjoyment or pleasure
To the degree that we are individually and collectively enjoying ourselves, our learning is enhanced Research has proven that profound learning is amplified when accompanied by humor, creativity, whimsy and playfulness Be prepared to indulge in the joys of each Workshop as a "rad leadership spawn trip!"
{i} laughter, entertainment, pleasure, amusement
If you do something for fun or for the fun of it, you do it in order to enjoy yourself rather than because it is important or necessary. I took my M. A. just for fun really He had just come for the fun of it
{s} enjoyable, amusing, entertaining
Enjoyment or amusement
You refer to an activity or situation as fun if you think it is pleasant and enjoyable and it causes you to feel happy. It was such a success and we had so much fun doing it It could be fun to watch them You still have time to join in the fun
If you make fun of someone or something or poke fun at them, you laugh at them, tease them, or make jokes about them in a way that causes them to seem ridiculous. Don't make fun of me She poked fun at people's shortcomings
Sport; merriment; frolicsome amusement
approval If you say that someone is fun, you mean that you enjoy being with them because they say and do interesting or amusing things. Liz was wonderful fun to be with
Someone who is a figure of fun is considered ridiculous, so that people laugh at them or make jokes about them
eğlence
amusement

Tom went to an amusement park. - Tom bir eğlence parkına gitti.

Where do you want to go today? An amusement park, or maybe a movie? - Bugün nereye gitmek istiyorsun? Eğlence parkına mı yoksa belki filme mi?

eğlence
entertainment

Singing is an honest and pleasurable entertainment, but one must be careful to avoid singing or taking pleasure in listening to lewd songs. - Şarkı söylemek dürüst ve zevk veren bir eğlence, ama insan müstehcen şarkılar söylememeye veya dinlememeye dikkat etmeli.

A socialite is a person who is well known in fashionable society and is fond of social activities and entertainment. - Bir sosyete moda toplumda iyi tanınan ve sosyal faaliyetlere ve eğlenceye düşkün bir kişidir.

eğlence
fun

It's fun to ride a motorcycle. - Motosiklete binmek eğlencelidir.

He learnt the periodic table by heart just for fun. - O sadece eğlence için periyodik tabloyu ezberledi.

eğlence
{i} play

It is great fun to play with a puppy. - Bir köpek yavrusu ile oynamak çok eğlenceli.

It was fun playing in the park. - Parkta oynamak eğlenceliydi.

eğlence
distraction

I need a distraction. - Bir eğlenceye ihtiyacım var.

eğlence
high jinks
eğlence
diversion

Movies are a great diversion. - Filmler büyük bir eğlence.

eğlence
recreational

Recreational drug use inspires many urban legends. - Eğlence uyuşturucu kullanımı birçok şehir efsanelerine ilham veriyor.

eğlence
{i} relaxation
eğlence
{i} pastime

What's your favorite pastime? - En sevdiğin eğlencen nedir.

His favourite pastimes were hunting and golf. - Onun sevdiği eğlenceler avcılık ve golf.

eğlence
social

A socialite is a person who is well known in fashionable society and is fond of social activities and entertainment. - Bir sosyete moda toplumda iyi tanınan ve sosyal faaliyetlere ve eğlenceye düşkün bir kişidir.

eğlence
blow out
eğlence
joy

Music gives sound to fury, shape to joy. - Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.

Where there is music there is joy. - Müziğin olduğu yerde eğlence var.

eğlence
festival
eğlence
entertaining

Drunk people are so entertaining. - Sarhoş insanlar çok eğlencelidir.

This TV program seems to be very entertaining. - Bu TV programı çok eğlenceli görünüyor.

eğlence
(deyim) fun and games

Would you cut that crap out? I'm not in the mood for fun and games. - Şu zırvayı keser misin? Oyun ve eğlence için havamda değilim.

We are not here for fun and games. - Biz eğlence ve oyunlar için burada değiliz.

eğlence
fling
eğlence
spree
eğlence
merrymaking

After all the merrymaking, the apartment was in great disarray. - Tüm eğlenceden sonra daire büyük bir karışıklık içindeydi.

eğlence
recreation

Time is allotted for work, recreation, and study. - Zaman, çalışma, eğlence, ve eğitim için ayrılmıştır.

Every now and then, I play tennis for recreation. - Ara sıra eğlence için tenis oynarım.

eğlence
dance

It's fun to watch you dance. - Dans etmeni izlemek eğlenceli.

eğlence
delectation
eğlence
revel
eğlence
{i} lark

Don't come to school to lark around. - Sadece eğlence için okula gelme.

eğlence
pleasure

Did you go abroad for pleasure or on business? - Yurtdışına eğlence için mi yoksa iş için mi çıktın?

It looks like there's a pleasure boat. - Bir eğlence teknesi var gibi görünüyor.

eğlence
{i} party

Trang's party was as fun as a funeral wake. - Trang'in partisi bir cenaze sonrasında olduğu kadar eğlenceliydi.

Tom certainly helped make our party more fun. - Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.

eğlence
beano
eğlence
bash
eğlence
plaything
eğlence
binge
eğlence
pasttime
eğlence
jollity
eğlence
carnival
eğlence
gaiety
eğlence
conviviality
eğlence
merriment
eğlence
jollification
eğlence
gag
eğlence
festivity

Once the festivity finishes, we'll go back to work. - Eğlence bittiğinde işe geri döneceğiz.

eğlence
party, entertainment
eğlence
jamboree
eğlence
jolliness
eğlence
fete
eğlence
entertainment, fun, amusement
eğlence
something that entertains or amuses, (an) entertainment
eğlence
amusement, entertainment, fun, recreation, pastime, festivities, diversion; plaything, joy
eğlence
frolic
eğlence
easy task, a piece of cake
eğlence
rejoicing
eğlence
regale
eğlence
{i} frivolity
eğlence
rejoicings
eğlence
rollick
eğlence
{i} racket
eğlence
potlatch
eğlence
{i} saturnalia
eğlence
divertissement
eğlence
{i} resource
eğlence
{i} setout
eğlence
{i} sport

Australians excel at sports and entertainment. - Avustralyalılar spor ve eğlencede üstündürler.

التركية - التركية

تعريف eğlencelidir في التركية التركية القاموس.

Eğlence
zevk

Basket oynamak çok zevklidir. - Basketbol oynamak çok eğlenceli.

Eğlence
sefahat
eğlence
Eğlenme işi: "Biz bu işe tuhaf bir merakla eğlence şeklinde başladık."- F. R. Atay
eğlence
Eğlenme işi
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirilen toplantı
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirten şey: "Karıma göre en güzel eğlence, kırda yayan gezmek, kırların havasından istifade etmektir."- Ö. Seyfettin
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirilen toplantı: "Boş arsalara çeşitli eğlence çadırları kurulur."- S. Ayverdi
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirten şey
eğlencelidir
المفضلات