The voice was harder than I had known, and not only in stony reaction to long floods of wholly just selfpity, also roughened with gin and smoke, perhaps also assimilated to New York induration, the hardness of culture as well as of pain.
Tom got a grip on his emotions.
- Tom duygularını kontrol altına aldı.
Tom couldn't control his emotions.
- Tom duygularını kontrol edemedi.
Music moves the feelings.
- Müzik duyguları tahrik eder.
Her feelings are easily hurt.
- Onun duyguları kolayca incinir.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
Music moves the feelings.
- Müzik duyguları tahrik eder.
Pain is an entirely personal sensation.
- Ağrı tamamen kişisel bir duygudur.
I can't feel anything in my left foot; there's no sensation at all.
- Ben sol ayağımda bir şey hissedemiyorum; hiç duygu yok.
Taro has a strong sense of responsibility.
- Taro güçlü bir sorumluluk duygusuna sahiptir.
A dog's sense of smell is much keener than a human's.
- Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.
Her feelings are easily hurt.
- Onun duyguları kolayca incinir.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
She expressed her sentiments on the war.
- Savaşla ilgili duygularını ifade etti.
I didn't even know that these sentiments still existed.
- Böyle duyguların hâlâ var olduğunu bilmiyordum bile.
He shows warm affection for his children.
- O, çocukları için sıcak duygusal yakınlık gösteriyor.
Don't toy with her affections.
- Onun duyguları ile oyun oynama.