The divorce left the man with emotional wounds.
- Boşanma adamda duygusal yaralar bıraktı.
They are more emotional than we.
- Onlar bizden daha duygusallar.
Don't be such a sentimental idiot.
- Böyle bir duygusal aptal olmayın.
Tom avoided listening to sad and sentimental love songs after he and Mary had split up.
- O ve Mary ayrıldıktan sonra Tom üzücü ve duygusal aşk şarkılarını dinlemekten kaçındı.
Raccoons have become sentient.
- Rakunlar duygusal hale geldi.
How do I know that anyone else is a sentient being?
- Başka birinin duygusal bir varlık olduğunu nereden bilirim?
The refugees suffered physically and emotionally.
- Mülteciler fiziksel ve duygusal olarak acı çekti.
I don't know how to talk to emotionally distraught people.
- Duygusal yönden perişan insanlarla nasıl konuşacağımı bilmiyorum.