These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
It rained for several days on end.
- Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
I stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdum.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
Someone is standing behind the wall.
- Birisi duvarın arkasında duruyor.
Were the earth to stop revolving, what do you suppose would happen?
- Dünya dönmeyi durdursa,ne olacağını tahmin edersin?
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
- Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
They were unanimous that the war should be brought to a halt.
- Onlar savaşın durdurulması gerektiği konusunda aynı fikirdeydiler.
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
The rule holds good in this case.
- Kural bu durumda geçerlidir.
A stalled car impedes traffic in the left lane.
- Durmuş bir araba sol şeritte trafiği engelliyor.
You've stalled the engine.
- Sen motoru durdurdun.
Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.
- The software company collapsed during the recession.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
- He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.