The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
What would you do in this circumstance?
- Bu durumda siz ne yapardınız?
In situations like these, a gun might come in handy.
- Bu gibi durumlarda, bir tabanca kullanışlı gelebilir.
If you want to discuss the situation, please let us know.
- Durumu görüşmek istiyorsanız, lütfen bize bildirin.
Would you please let me know what the status is right away?
- Lütfen hemen bana durumun ne olduğunu bildirir misin?
I want a status report.
- Bir durum raporu istiyorum.
In case of an earthquake, turn off the gas.
- Bir deprem durumunda, gazı kapatın.
This rule cannot be applied in every case.
- Bu kural her durumda uygulanamaz.
The patient's condition changes from day to day.
- Hastanın durumu günden güne değişiyor.
The condition of the patients changes every day.
- Hastaların durumu her gün değişir.
Tom made his position clear.
- Tom durumunu netleştirdi.
He explained his position to me.
- O, durumunu bana açıkladı.
He is content with his present state.
- Bugünkü durumundan memnundur.
To all appearance his statement was true.
- Görünüşe göre onun durumu gerçekti.
Your speech was appropriate for the occasion.
- Konuşman duruma uygundu.
His speech was not very becoming to the occasion.
- Onun konuşması duruma çok uygun değildi.
This patient's conditions are getting worse day after day.
- Bu hastanın durumu günden güne kötüleşiyor.
Weather conditions may change.
- Hava durumları değişebilir.
I live in Belarus and I take pride in this fact.
- Beyaz Rusya'da yaşıyorum ve bu durumdan gurur duyuyorum.
I think that this fact is very serious.
- Bu durumun çok ciddi olduğunu düşünüyorum.
We have many things in common: hobbies, educational backgrounds, for instance.
- Ortak çok şeyimiz var: örneğin hobilerimiz, eğitim durumu.
What would you do in the event of a zombie apocalypse?
- Bir zombi kıyameti durumunda ne yapardın?
In the event of misfortune, celebrations are the best.
- Talihsizlik durumunda kutlamalar en iyisidir.
What reason could I possibly have to lie to you?
- Ne diye sana yalan söylemek durumunda kalayım ki?
The common state of this matter is solid.
- Bu maddenin normal durumu katıdır.
It is not known who has the authority in this matter.
- Bu durumda kimin otorite olduğu bilinmiyor.
The instrumental case is one of the most graceful aspects of the Russian language.
- Araç durumu Rus dilinin en zarif yönlerinden biridir.
He sized up the situation and acted immediately.
- Durumu değerlendirdi ve derhal harekete geçti.
There will be situations where no textbook answer will be available to guide you.
- Size rehberlik etmek için hiçbir ders kitabı cevabının mevcut olmayacağı durumlar olacaktır.
The situation has come to the point where we either sink or swim.
- Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi.
In most cases, modernization is identified with Westernization.
- Çoğu durumda, modernizasyon batılılaşma ile tanımlanır.
One's point of view depends on the point where one sits.
- Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır.
The situation has come to the point where we either sink or swim.
- Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi.
Among other things, we talked about the weather.
- Diğer şeyler arasında hava durumunu konuştuk.
We have many things in common: hobbies, educational background, and so on.
- Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.
I love the way the air is so fresh and clean after it rains.
- Yağmur yağdıktan sonra havanın çok taze ve temiz olması durumunu seviyorum.
We are groping for a way out of the present situation.
- Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
Both quantity and quality are important in most cases.
- Hem miktar hem de kalite birçok durumlarda önemlidirler.
I'll always stand by you in case of trouble.
- Ben her zaman sorun durumunda hep yanında olacağım.
Tom is in bad shape these days.
- Tom bugünlerde kötü durumda.
Your gums are in bad shape.
- Diş etleriniz kötü durumda.
The room is in immaculate order.
- Oda kusursuz durumda.
Sami's SUV is in perfect working order.
- Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.
We have ourselves a whole new ball game.
- Bambaşka bir durumumuz var.
Broken glass lay scattered all over the road.
- Kırık cam yolun her tarafına dağılmış durumda.
Layla was in a dangerous situation.
- Leyla tehlikeli bir durumdaydı.
TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
- TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
This is a deplorable state of affairs.
- Bu üzücü bir durumdur.
I will not tolerate such a state of affairs.
- Böyle bir duruma göz yummayacağım.
The situation could only be settled by war.
- Bu durum sadece savaşla halledilebilirdi.
The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumuyla ilgili bilinci arttırmayı amaçlıyor.
The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.