during the same time that

listen to the pronunciation of during the same time that
الإنجليزية - التركية

تعريف during the same time that في الإنجليزية التركية القاموس.

while
sırasında

Sürüş sırasında yola odaklanman gerekir. - While you drive, you should focus on the road.

Tom yürüyüş sırasında ayak bileğini burktu. - Tom sprained his ankle while hiking.

while
iken

Amerika'da iken İngilizce becerisini geliştirdi. - He developed his English skill while he was in America.

Tom Boston'da iken cüzdanını çaldırdı. - Tom had his wallet stolen while he was in Boston.

while
olduğu halde
while
irken
while
halbuki
while
rağmen

İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır. - While he likes English, he is weak in mathematics.

while
esnasında

Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın. - Please do not talk to the driver while he's driving.

while
-e karşın
while
-e rağmen
while
süre

Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı. - For a while she did nothing but stare at me.

Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır. - While there is life, there is hope.

while
-iken
while
oysa
while
while boşa geçir
while
(isim) zaman, vakit, süre
while
kadar

Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun? - Why don't you wait here while I finish what I'm doing?

Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk. - We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.

while
iken, -ken: While he was in Antalya, Hülya stayed with her mother. O Antalya'dayken Hülya annesinde kaldı. Every morning while running
while
bağ

Araba sürerken emniyet kemerini bağla. - Fasten your seat belt while driving.

Bir süredir kola bağımlısı oldum ve onu her gün içtim. - For a while, I was really addicted to cola and drank it every day.

while
bazen

Bazen yeni şeyleri denemek iyidir. - It's good to try new things once in a while.

while
kısa süre

Ben orada kısa süre içinde olacağım. - I'll be there in a little while.

Kısa süre içinde seni aramadığım için üzgünüm. - I'm sorry I haven't called you in a while.

while
{i} müddet, süre: She listened to them for a while, but then she got bored. Onları bir müddet dinledi, fakat sonra sıkılmaya başladı. You've
الإنجليزية - الإنجليزية
while
during the same time that

    الواصلة

    dur·ing the same time that

    التركية النطق

    dyûrîng dhi seym taym dhıt

    النطق

    /ˈdyo͝orəɴɢ ᴛʜē ˈsām ˈtīm ᴛʜət/ /ˈdjʊrɪŋ ðiː ˈseɪm ˈtaɪm ðət/
المفضلات