He always stands off when people are enthusiastic.
- İnsanlar çoşkuluyken, o her zaman uzak durur.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
It rained for several days on end.
- Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
He stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdu.
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
Someone is standing behind the wall.
- Birisi duvarın arkasında duruyor.
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
I'm getting off the train at the next stop.
- Sonraki durakta trenden ineceğim.
Halt! Stay right where you are or I'll shoot!
- Dur! Olduğun yerde kal, yoksa vururum!
The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
- Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
I wonder how Tom is holding up.
- Acaba Tom'un durumu nasıl?
Why are they stalling?
- Onlar neden duruyorlar?
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.