dunkelheit

listen to the pronunciation of dunkelheit
ألمانية - التركية
الإنجليزية - التركية

تعريف dunkelheit في الإنجليزية التركية القاموس.

dark
koyu

O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu. - She was wearing dark brown shoes.

Tom evinde koyu renklerden hoşlanmaz. - Tom doesn't like dark colors in his home.

dark
{i} koyu renk

Tom her zaman siyah giyer ya da bir diğer koyu renk. - Tom always dresses in black or some other dark color.

Tom koyu renkleri giymeyi seviyor. - Tom likes to wear dark colors.

dark
dark kara gözlü
dark
{s} kasvetli

Eğer o çok mutluysa, romanları neden bu kadar kasvetli? - If he's such a happy person, why are his novels so dark?

dark
{s} loş

Karanlıkta loş bir ışık gördük. - We saw a dim light in the darkness.

dark
kapanık
dark
{s} ışıksız
dark
{s} kötü

Beth kötü erkek kardeşinden dolayı karanlıktan korkuyor. - Beth is afraid of the dark because of her evil brother.

Hava karardı, ve daha da kötüsü, yolumuzu kaybettik. - It grew dark, and what was worse, we lost our way.

dark
karaca
blackness
siyahlık
dark
esmer

Tom esmer ve yakışıklıdır. - Tom is dark and handsome.

Mary her zaman uzun boylu, esmer ve yakışıklı bir adama kavuşmanın hayalini kurdu. - Mary always dreamed of meeting a tall, dark, and handsome man.

dark
siyaha yakın
blackness
i. siyahlık, karalık, kötülük (mecazen)
blackness
{i} kötülük
blackness
{i} siyahlık, karalık
blackness
(isim) siyahlık, karalık, kötülük
blackness
[n] siyahlık
dark
(isim) karanlık; akşam; koyu renk; belirsizlik, bilgisizlik; gölge
dark
{i} bilgisizlik