Neredeyse boğulmuş olan adam nefes almaya başladı.
- The man who nearly drowned began to breathe.
Beni kurtarmamış olsaydın boğulmuş olurdum.
- I would've drowned if you hadn't saved me.
Küçük kız gölde boğulmaktan neredeyse kıl payı kurtuldu.
- It was a close call when the little girl almost drowned in the lake.
Çocuk boğulmak üzereydi.
- The child came near being drowned.
Tom okyanusta boğuldu.
- Tom drowned in the ocean.
Neredeyse boğuluyordum.
- I came near to being drowned.
Bütün yolcular boğulmaktan kurtarıldılar.
- All the passengers were saved from drowning.
O çocuklarını boğulmaktan kurtardı.
- She saved her children from drowning.
Çocuk boğulmak üzereydi.
- The child came near being drowned.
Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
- Bill dived into the river to save the drowning child.
Tom kendini boğmaya çalıştı.
- Tom tried to drown himself.
Dan kendini boğmaya çalıştı.
- Dan tried to drown himself.
a drowned rat.
The CIA gathers so much information that the actual answers it should seek are often drowned in the incessant flood of reports, recordings, satellite images etc.