Vahşi Jaguarlar hakkında rüya gördü.
- She dreamt about wild jaguars.
Mary piyango kazandığına dair bir rüya gördü.
- Mary had a dream that she won the lottery.
Büyük hayallerle Tokyo'ya geldi.
- He came up to Tokyo with a big dream.
Litvanya'ya gitmeyi ve yaşamayı hayal ediyorum.
- I dream of going to Lithuania and living there.
Onunla tekrar karşılaşacağımı asla düşünmedim.
- I never dreamed that I would meet her again.
Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.
- One of the characters in the novel dreams up a half-baked plan for robbing a bank.
Bana rüya görmediğimi söyle.
- Tell me I'm not dreaming.
Tom asla rüya görmediğini söylüyor.
- Tom says that he never dreams.
O benim idealimdeki kız.
- She is my dream girl.
Vahşi Jaguarlar hakkında rüya gördü.
- She dreamt about wild jaguars.
Tom Mary hakkında rüya gördü.
- Tom dreamed about Mary.
Stop dreaming and get back to work.
I dreamed a vivid dream last night.