do something

listen to the pronunciation of do something
الإنجليزية - التركية
bir şeyler yapmak

Biz sadece bir şeyler yapmak zorundayız. - We've just got to do something.

Ben yararlı bir şeyler yapmak istiyorum. - I want to do something useful.

act
{i} eylem

Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı. - The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.

Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir. - So far, your action seems completely groundless.

act
(isim) hareket, davranış, amel, fiil; oyun, numara, rol, perde [tiy.]; eylem; kanun, yasa, resmi yazı; cinsel ilişki
act
{i} davranış

Davranışlarımı açıklamak benim için zor. - It's hard for me to explain my actions.

Bu çok nazik bir davranıştı. - That was a very kind act.

act
{i} rol yapma, oyun
act
{i} kanun

İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm. - Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.

Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır. - According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.

act
{i} fiil
act
{i} numara

Onlardan biri bir aktör, birini öldürme numarası yapacak. - One of them is an actor, who is going to pretend to murder someone.

Dan hasta numarası yapmadı bile. - Dan didn't even act sick.

do it
(Bilgisayar) yap

Onu kendin yapmalısın. - You must do it yourself.

Onu kendim yapmak istiyorum. - I want to do it myself.

do it
(Argo) aşk yaşamak
do it
(Argo) cinsel ilişkiye girmek
do it
(Argo) mercimeği fırına vermek
do it
(Argo) mala vurmak
do it
(Argo) götürmek
do it
(Argo) seks yapmak
do this
bunu gerçekleştirmek için
act
(rol) oynamak
act
yasa

Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır. - Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.

1862'de Kongre Homstead Yasasını geçirmişti. - In 1862, Congress had passed the Homestead Act.

act
etki yapmak
act
davranmak

Son günlerde tuhaf davranmaktaydı. - She's been acting odd lately.

Çocuk gibi davranmaktan vazgeç. - Quit acting like a child.

act
sahne

Aktris, sahne üzerinde geriye düştü. - The actress fell backward over the stage.

Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü. - Jane saw the students acting well on the stage.

Do you
varmı
do you
Yapmanız

Onu yapmanızda size yardım etmemizi ister misiniz? - Do you want us to help you do that?

Tüm yapmanız gereken elinizden geleni yapmaktır. - All you have to do is to do your best.

to do something
bir şeyler yapmak
act
(Avrupa Birliği) hareket,iş,fiil;belge;kanun,yasa
act
insan kudretinden üstün afet
act
{f} rol yapmak, oynamak
act
{f} rol oynamak
act
{f} oynamak

Filmde oynamak ister misin? - Do you want to act in a movie?

act
{f} numara yapmak
act
(fiil) davranmak, hareket etmek; oynamak, numara yapmak, numarası yapmak,rol yapmak, rol oynamak; etki etmek; görevini yapmak
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف do something في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

do it
To have sex

He was upstairs doing it with her.

do it
To be appealing to

A green shirt with orange slacks really doesn’t do it for me, I’m afraid.

To do something
perform
do it
have sexual intercourse with; "This student sleeps with everyone in her dorm"; "Adam knew Eve"; "Were you ever intimate with this man?"
do you
really? , indeed? ; (Grammar) inverted form used to indicate a question (Ex: Do you like Italian films? )
to do something
act
do something

    الواصلة

    do some·thing

    التركية النطق

    du sʌmthîng

    النطق

    /ˈdo͞o ˈsəmᴛʜəɴɢ/ /ˈduː ˈsʌmθɪŋ/

    فيديوهات

    ... there's something wrong. ...
    ... at 11:00 PM or something. ...
المفضلات