doğmuş

listen to the pronunciation of doğmuş
التركية - الإنجليزية
borne
engendered
born

He is an American, but as he was born and brought up in Japan, he can speak Japanese quite fluently. - O bir Amerikalı, ama o Japonya'da doğmuş ve büyümüş olduğu için, oldukça akıcı bir şekilde Japonca konuşabiliyor.

She wished she had been born twenty years earlier. - O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi.

doğ
birth date

May I have your birth date? - Doğum tarihinizi alabilir miyim?

My water broke on the evening of the predicted birth date. - Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..

erken doğmuş
(Tıp) untimely
erken doğmuş
(Tıp) precocious
doğ
be born

A sure method to be rich is to be born rich. - Zengin olmak için kesin bir yöntem, zengin doğmuş olmaktır.

Be born, get married, and die; always bring money. - Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.

israil'de doğmuş israilli
Israelis born in Israel
doğ
birth

I got you a pen as a birthday present. - Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.

Tomorrow's my birthday. - Yarın benim doğum günüm.

doğ
(abbr. for doğum)
doğ
on
erken doğmuş
abortive
evlilik dışı doğmuş
born out of wedlock
hamilelikteki uyuşturucudan çarpık doğmuş bebek
thalidomide baby
hamilelikteki uyuşturucudan çarpık doğmuş çocuk
thalidomide child
ikiz doğmuş
twinborn
kadir gecesi doğmuş
born lucky
vaktinden önce doğmuş çocuk
premature baby
yaşayabilecek halde doğmuş
(Hukuk) viable
yeni doğmuş
newborn

Mr. Tanaka showed us many pictures of his newborn baby. - Bay Tanaka bize yeni doğmuş çocuğunun bir sürü resmini gösterdi.

A newborn baby is liable to fall ill. - Yeni doğmuş bir bebek hasta olmaya eğilimlidir.

yeniden doğmuş
reborn

I feel like I've been reborn. - Yeniden doğmuşum gibi hissediyorum.

If I were reborn, I would want to learn the violin. - Yeniden doğmuş olsaydım keman öğrenmek isterdim.

ölü doğmuş
stillborn
önce doğmuş çocuk
premature baby
özgür doğmuş
free-born
التركية - التركية
doğma
panihade
zade