Gecikmeden sorunu görüşmek gereklidir.
- It's necessary to discuss the problem without delay.
İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- Please make an appointment to come in and discuss this further.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Amcanla konuşmak istiyorum.
- I want to talk to your uncle.
Yeni bir öneriyi tartışmak için bir yürütme kurulu oluşturuldu.
- An executive council was formed to discuss the new proposal.
Tom'un sorunlarını tartışmak istemiyorum.
- I don't want to discuss Tom's problems.
Bir fincan kahve içerken sohbet edelim.
- Let's talk over a cup of coffee.
Bir fincan kahve içerken sohbet ederdik.
- We used to talk over a cup of coffee.
Dayınla konuşmak istiyorum.
- I want to talk with your uncle.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
- Giving advice to him is like talking to a brick wall.
Konuşurken lafımı bölme.
- Don't interrupt me while I'm talking.
Patronumla kişisel konuları konuşmaktan imtina ederim.
- I avoid discussing personal subjects with my boss.
Dün bunu seninle konuşmak istedim ama sen dinlemek istiyor gibi görünmüyordun.
- I wanted to discuss this with you yesterday, but you didn't seem to want to listen.
Sorunlarımdan söz etmek istemiyorum.
- I don't want to discuss my problems.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Grup, yaklaşmakta olan parti hakkında konuşmak için bir boğa oturumu planlıyordu.
- The group was planning a bull session to talk about the upcoming party.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
Bu konu tartışılmaya değer.
- That topic is worth discussing.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't talk with your mouth full.
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Ateşkes görüşmeleri Temmuz 1951 de başladı.
- Ceasefire talks began in July 1951.
Barış görüşmelerine acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for peace talks.
Onun konuşma biçimini seviyor.
- He likes the way she talks.
Ben sadece Tom'un konuşma biçimini severim.
- I just love the way Tom talks.
O, şehrin dedikodusuydu.
- He was the talk of the town.
Tom şehrin dedikodusuydu.
- Tom was the talk of the town.
I think we've batted this idea around enough to take a decision.
We're not talking rocket science here: it should be easy.
For she was giuen all to fleshly lust, / And poured forth in sensuall delight, / That all regard of shame she had discust, / And meet respect of honour put to flight .
Pistol: Discuss unto me; art thou officer? Or art thou base, common and popular?.
... every subject, we discuss every question, we look at every kind of evidence, we focus ...
... ERIC SCHMIDT: You'll need to discuss that with Apple. ...