O gömlek çok kirli. Okula gitmeden önce yıkanılması gerek.
- That shirt is very dirty. It needs washing before you go to school.
Kirli ev, kirli zemin.
- Dirty house, dirty floor.
Tom, Mary'ye pis pis baktı.
- Tom gave Mary a dirty look.
Bu pis bir iş, onunla ilgilenmek istemiyorum.
- This is a dirty job, I don't want to deal with it.
Tom kirlenmekten korkmuyor.
- Tom isn't afraid to get dirty.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I don't tell them.
Bazı edepsiz fıkralar biliyorum ama onları asla anlatmam.
- I know some dirty jokes, but I never tell them.
Müstehcen fıkraları sevmem fakat onları anlattığında ondan çok zevk alırım.
- I don't like dirty jokes, but I get a kick out of it when you tell them.
Tom her zaman kirli bulaşıkları lavaboya bırakır.
- Tom always leaves dirty dishes in the sink.
Tom kirli bulaşıkları çoğunlukla lavaboda bırakır.
- Tom often leaves dirty dishes in the sink.
İğrenç şakalardan hoşlanmıyorum.
- I don't like dirty jokes.
Tom bazı iğrenç fıkralar anlattı.
- Tom told some dirty jokes.
Tom giysilerini kirletmekten korkmuyor.
- Tom isn't afraid to get his clothes dirty.
Tom giysilerini kirletmekten korkmuyordu.
- Tom wasn't afraid to get his clothes dirty.
Ne çirkin bir yüzün var! diye bağırdı.
- He exclaimed, What a dirty face you have!
O, çirkin yaşlı bir adamdır.
- He's a dirty old man.
Asla açık saçık fıkralar dinlemem.
- I never listen to dirty jokes.
Açık saçık fıkralar bilirim ama asla onları anlatmam.
- I know dirty jokes, but I never tell them.
The old flag was a dirty white.
None of y'all get into my car if you're dirty.
I won't accept your dirty money!.
Despite a walk in the rain, my shoes weren't too dirty.
You need to tune that guitar, the g string sounds dirty.
He lives in a dirty great mansion.