dire need.
dire omens.
dire consequences.
Kale, büyük onarımlara çok ihtiyaç duyuyordu.
- The castle was in dire need of major repairs.
O korkunç bir durumdu.
- It was a dire situation.
Başıma korkunç bir trajedi geldi.
- A dire tragedy has befallen me.
O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
Tom Mary'ye önemli bir şey söylemek istedi.
- Tom voleva dire a Mary una cosa importante.
Doğrusunu söylemek gerekirse, onlarla gitmek istemiyorum.
- A dire il vero, non voglio andare con loro.
Sanırım ne demek istediğimi biliyorsun.
- Je pense que tu sais ce que je veux dire.
Ne demek istemeye çalıştığını anlayamıyorum.
- Je ne parviens pas à comprendre ce que tu cherches à dire.