Tom'un grev hattını geçecek cesareti olduğundan şüpheliyim.
- I doubt that Tom has the courage to cross the picket line.
Onu aradım, ancak hat meşguldü.
- I called her, but the line was busy.
Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.
- The playground is divided into three areas by white lines.
Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.
- In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.
Tom bir saat kuyrukta bekledi.
- Tom stood in line for an hour.
Tom üç saat kuyrukta beklemek zorunda kaldı.
- Tom had to wait in line for three hours.
the line of sight or the line of vision.