I had to consider Tom's proposal.
- Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
I think Tom is a pretty remarkable person.
- Tom'un oldukça dikkate değer bir kişi olduğunu düşünüyorum.
I've seen Tom do some remarkable things.
- Tom'un bazı dikkate değer şeyler yaptığını gördüm.
Chemistry has made notable progress in recent years.
- Kimya bilimi son zamanlarda dikkate değer bir gelişim gösterdi.
If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
- Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
Although many European researchers have studied ancient Persian literature in the nineteenth century, the new world is not paying attention to our contemporary literature.
- Birçok Avrupalı araştırmacılar on dokuzuncu yüzyılda eski Fars edebiyatı eğitimi almasına rağmen, yeni dünya çağdaş edebiyatımıza dikkat etmiyor.
By lack of attention, she hit the post with her car.
- Dikkatsizlikten,arabasıyla direğe çarptı.
Please proceed with caution.
- Lütfen dikkatli olun.
Caution, the doors are now closing!
- Dikkat, kapılar şimdi kapanıyor.
He was fighting regardless of his wound.
- O, yarasını dikkate almadan dövüşüyordu.
He came regardless of my instructions.
- Benim talimatlarımı dikkate almadan geldi.
There was nothing worthy of remark at the fair.
- Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.
This book is worthy of attention.
- Bu kitap dikkate değer.
There are noticeable differences between the two.
- İkisinin arasında dikkate değer farklılıklar var.
The results are noteworthy.
- Sonuçlar dikkate değerdir.
You should take her illness into consideration.
- Onun hastalığına dikkat etmelisin.
Out of consideration to the pig farming industry the name 'pig influenza' has been changed into 'influenza A(H1N1)'.
- Domuz yetiştiriciliği endüstrisini dikkate almazsak 'domuz gribi' adı 'A gribi (H1N1) olarak değişti.
Tom failed to heed warning signs.
- Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.
He paid attention to my warning.
- O, uyarıma dikkat etti.
He was fighting regardless of his wound.
- O, yarasını dikkate almadan dövüşüyordu.
Tom regarded the statue carefully.
- Tom heykele dikkatlice baktı.
Out of consideration to the pig farming industry the name 'pig influenza' has been changed into 'influenza A(H1N1)'.
- Domuz yetiştiriciliği endüstrisini dikkate almazsak 'domuz gribi' adı 'A gribi (H1N1) olarak değişti.
You must take the fact into consideration.
- Gerçeği dikkate almalısın.
You'd better be careful about going to her house.
- Onun evine gitme hakkında dikkatli olsan iyi olur.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
While driving, mind the potholes.
- Araba sürerken, çukurlara dikkat et.
If he'd been there, he'd have told you to mind your manners.
- Orada olsaydı, hareketlerine dikkat etmeni söylerdi.
Beware of falling rocks!
- Düşen kayalara dikkat edin!
Beware of thefts in a big city.
- Büyük bir şehirde hırsızlığa karşı çok dikkatli olun.
The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
- Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
I'm the type who likes to think things over very carefully.
- Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
Look out for pickpockets.
- Yankesicilere dikkat et.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
Let's begin by considering the similarities.
- Benzerlikleri dikkate alarak başlayalım.
He took no notice of my advice.
- O, benim tavsiyemi dikkate almadı
I hope my mistake will escape his notice.
- Hatamın onun dikkatinden kaçacağını umuyorum.
In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world.
- Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.
At last, they began to count down cautiously.
- Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
Take heed of her advice.
- Onun tavsiyesine dikkat et.
Tom failed to heed warning signs.
- Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.
Do your work with more attentiveness.
- Biraz daha dikkatli çalışır mısın?
Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.
There was nothing worthy of remark at the fair.
- Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.
Watch out mom, these are coming your way!
- Dikkatli olun anne, onlar size doğru geliyor.
Watch out for thieves around here.
- Civardaki hırsızlara dikkat edin.
You need to take note of this!
- Buna dikkat etmelisin!
I advise you to be careful in making notes for the lecture.
- Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children!
- Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!
The forest fire occurred through carelessness.
- Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.
It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time.
- Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.
He took no notice of my advice.
- O, benim tavsiyemi dikkate almadı
Beware of the cockerel. It bites.
- Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.
Beware of pickpockets here.
- Burada yankesicilere dikkat edin.
Beware of pickpockets here.
- Burada yankesicilere dikkat edin.
Beware of the cockerel. It bites.
- Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.