dikkat

listen to the pronunciation of dikkat
التركية - الإنجليزية
care

If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps. - Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

attention

By lack of attention, she hit the post with her car. - Dikkatsizlikten,arabasıyla direğe çarptı.

Although many European researchers have studied ancient Persian literature in the nineteenth century, the new world is not paying attention to our contemporary literature. - Birçok Avrupalı ​​araştırmacılar on dokuzuncu yüzyılda eski Fars edebiyatı eğitimi almasına rağmen, yeni dünya çağdaş edebiyatımıza dikkat etmiyor.

caution

Caution, the doors are now closing! - Dikkat, kapılar şimdi kapanıyor.

He cautioned me against being careless of my health. - O beni benim sağlığıma karşı dikkatsiz olmama karşı uyarıda bulundu.

attention, caution; care, carefulness, heed, assiduity, regard; Look out!, Watch out!, Be careful!, Attention!
(Hukuk) consideration

Out of consideration to the pig farming industry the name 'pig influenza' has been changed into 'influenza A(H1N1)'. - Domuz yetiştiriciliği endüstrisini dikkate almazsak 'domuz gribi' adı 'A gribi (H1N1) olarak değişti.

I have taken everything into consideration. - Her şeyi dikkate aldım.

warning

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

He paid no attention to my warning. - Uyarımı dikkate almadı.

regard

Tom regarded the statue carefully. - Tom heykele dikkatlice baktı.

She seldom pays regard to my advice. - O, tavsiyemi nadiren dikkate alır.

circumspection
be careful!

Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed. - Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.

I advise you to be careful in making notes for the lecture. - Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

mind

I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake. - Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.

Tom was mindful of my warning. - Tom uyarıma dikkat etti.

beware of

Beware of falling rocks! - Düşen kayalara dikkat edin!

Beware of the cockerel. It bites. - Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.

nota bene
diligence
(Bilgisayar) careful

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

I'm the type who likes to think things over very carefully. - Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.

fetish
cate
watch out!

Watch out for pickpockets. - Yankesicilere dikkat et.

Watch out for thieves around here. - Civardaki hırsızlara dikkat edin.

look out!

Look out! There's a truck coming! - Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!

Look out! There's a car coming. - Dikkat! Gelen bir araba var.

carefulness
watchfulness
remark

Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique. - Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.

She achieved remarkable results. - O, dikkate değer sonuçlar elde etti.

note

I advise you to be careful in making notes for the lecture. - Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

You need to take note of this! - Buna dikkat etmelisin!

fore

The forest fire occurred through carelessness. - Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.

If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children! - Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!

shun
Notice!

Notice how the player uses his elbows. - Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.

He took no notice of my advice. - O, benim tavsiyemi dikkate almadı

Beware!

Beware of pickpockets here. - Burada yankesicilere dikkat edin.

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

careful attention
ware
attentiveness

Do your work with more attentiveness. - Biraz daha dikkatli çalışır mısın?

application
cave
cautiousness
Be careful!/ Look out!
discretion
(Bilgisayar) look out

Look out for the wild dog! - Vahşi köpeğe dikkat edin!

Look out! There's a truck coming! - Dikkat edin! Gelen bir kamyon var!

{i} notice

He took no notice of my advice. - O, benim tavsiyemi dikkate almadı

It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time. - Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

count

In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world. - Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.

At last, they began to count down cautiously. - Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.

heed

Take heed of her advice. - Onun tavsiyesine dikkat et.

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

intentness
solicitude
taking care of
considerations
in attention
watch out

Watch out for pickpockets. - Yankesicilere dikkat et.

Watch out for thieves around here. - Civardaki hırsızlara dikkat edin.

ear(1)
beware

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

Let the buyer beware. - Alıcı dikkatli olsun.

studious
rigor
cognizance
dikkat çekici
remarkable

The recent advances in medicine are remarkable. - Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir.

Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique. - Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.

dikkat etmek
pay attention

You don't have to pay attention to what Tom says. - Tom'un söylediklerine dikkat etmek zorunda değilsiniz.

I told you you had to pay attention to your legs and feet. - Size söyledim, bacaklarınıza ve ayaklarınıza dikkat etmek zorundaydınız.

dikkat etmek
be careful

If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat. - Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.

We have to be careful with expenses. - Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.

dikkat etme
watch

Tom told me to watch out for you. - Tom sizin için dikkat etmemi istedi.

Should I watch my diet? - Diyetime dikkat etmeli miyim?

dikkat etmek
watch out

You have to watch out. - Dikkat etmek zorundasınız.

You have to watch out for avalanches at this time of the year. - Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.

dikkat çekmek
stand out
dikkat etmek
behold
dikkat dağıtan
distracting
dikkat eder
(Hukuk) notes
dikkat etmek
a) to pay attention (to), to pay heed to, to give heed (to) b) to be careful, to watch out, to beware (of) c) to notice, to note, to observe d) to take care of
dikkat göstermek
favor
dikkat çekici
conspicuous

He was conspicuous in his suit. - O, takım elbisesinin içinde dikkat çekiciydi.

It's too conspicuous. - Bu çok dikkat çekici değil.

dikkat çekici
eye catching
dikkat çekici
spectacular
dikkat çekici biçimde
conspicuously
dikkat çekmeden
inconspicuously
dikkat çekmek
attract attention

Tom didn't want to attract attention. - Tom dikkat çekmek istemiyordu.

Don't do anything to attract attention to yourself. - Kendinize dikkat çekmek için bir şey yapmayın.

dikkat çekmek
point out

Sorry, but I want to point out a few errors. - Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.

dikkat dağıtmak
distract
dikkat dağıtmak
divert
dikkat edeme
fail to notice
dikkat eden
advertent
dikkat eden
attentive
dikkat et!
take care!
dikkat et!
watch it!
dikkat et!
look out!
dikkat et!
look sharp!
dikkat etmek
pay heed to
dikkat etmek
keep track of
dikkat etmek
take heed of
dikkat etmek
ware
dikkat etmek
take care of

Do you want to take care of that? - Ona dikkat etmek ister misin?

dikkat etmek
make a point of
dikkat etmek
(Konuşma Dili) have one's eyes on
dikkat etmek
see
dikkat etmek
listen for
dikkat etmek
be mindful of
dikkat etmek
look out

You'll have to look out for Tom. - Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

I have an obligation to look out for Tom's interests. - Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.

dikkat etmek
take care

Do you want to take care of that? - Ona dikkat etmek ister misin?

It gets cold in the mornings and evenings, so I want to take care how I dress. - Sabahları ve akşamları hava soğur, bu yüzden nasıl giyineceğime dikkat etmek istiyorum.

dikkat etmek
be wary of
dikkat etmek
careful

If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat. - Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.

We have to be careful with expenses. - Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.

dikkat etmek
remark
dikkat etmek
take trouble
dikkat etmek
give heed to
dikkat etmek
beware of
dikkat etmek
(deyim) have an eye on
dikkat etmek
take heed
dikkat etmek
look to
dikkat etmek
be cautious
dikkat etmek
take note of
dikkat etmek
pay attention to

You don't have to pay attention to what Tom says. - Tom'un söylediklerine dikkat etmek zorunda değilsiniz.

We must pay attention to the traffic light. - Trafik ışıklarına dikkat etmek zorundayız.

dikkat etmek
keep an eye on (someone)
dikkat etmek
watch one's step
dikkat etmek
(Latin) cavere
dikkat etmek
look sharp
dikkat etmek
(Dilbilim) give heed
dikkat etmek
look out for

You'll have to look out for Tom. - Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

I have an obligation to look out for Tom's interests. - Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.

dikkat etmek
attend to
dikkat etmek
watch out for

You have to watch out for avalanches at this time of the year. - Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.

dikkat etmek farkına varmak
note
dikkat etmemek
lose track of
dikkat etmeyen
mindless
dikkat kesilmek
be all ears
dikkat kesilmek
pay attention to
dikkat kesilmek
all ears
dikkat satırı
(Bilgisayar) attention line
dikkat süresi
(Pisikoloji, Ruhbilim) attention span
dikkat vermek
pay attention to
dikkat çekici
attention-grabbing
dikkat çekici
attention getting
dikkat çekici
eye-catching
dikkat çekici
attention grabbing
dikkat çekici
gripping
dikkat çekme
(Pisikoloji, Ruhbilim) attention getting
dikkat çekmek
draw attention

She wears flamboyant clothes to draw attention. - O, dikkat çekmek için süslü giysiler giyer.

Layla likes to draw attention to herself. - Leyla kendisine dikkat çekmekten hoşlanıyor.

dikkat çekmek
remark
dikkat çekmek
attract notice
dikkat çekmeyen
unobtrusive
dikkat! sakın!
cave
dikkat dağınıklığı
Inattentiveness
dikkat dağınıklığı
Aprosexia
dikkat ederek, dikkatlice
by considering carefully
dikkat eksikliği
Attention deficit disorder
dikkat et!
be careful!
dikkat çekici
striking

Striking differences existed between the two boys. - İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.

dikkat çekme
conspicuousness
dikkat çekme
pay attention
dikkat çekmek
point to
dikkat öncesi işlem
(Psikoloji, Ruhbilim) Preattentive processing
Dikkat et!
Watch it!, Look out!
dikkat artımı
(Pisikoloji, Ruhbilim) hypervigilance
dikkat bölgesi
(Askeri) caution area
dikkat dağınıklığı
aprosexia, inattentiveness
dikkat dağıtıcı
(Pisikoloji, Ruhbilim) distracter
dikkat eden
observant
dikkat edersen
if you look carefully at
dikkat edersen
if you pay careful attention
dikkat edersen
if you pay attention
dikkat edersen
if you take note (of)
dikkat edersen
if you pay attention to
dikkat edersen
if you pay close attention to
dikkat edilmemiş
unobserved
dikkat edilsin
for the record
dikkat edin
handle with care
dikkat edin
(Konuşma Dili) hang on to your hat
dikkat edin
(Konuşma Dili) hold on to your hat
dikkat et
nota bene
dikkat etme
heed

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

dikkat etmek
keep an eye on
dikkat etmek
1. to pay attention to. 2. to be careful
dikkat etmeme
nonattention
dikkat etmeme
inattention
dikkat etmemek
be unobservant of
dikkat etmemek
not to pay attention
dikkat etmemek
be heedless of
dikkat etmeyen
inattentive
dikkat etsene
have a care
dikkat filtresi
(Pisikoloji, Ruhbilim) attentional filter
dikkat göstermek
favour [Brit.]
dikkat kesilmek
to be all ears
dikkat kesilmek
pore
dikkat kesilmek
to be all ears, pay careful attention
dikkat köpek var
beware of the dog
dikkat kırılır
with care
dikkat marjı
(Pisikoloji, Ruhbilim) margin of attention
dikkat merkezi
center of attraction
dikkat refleksi
(Pisikoloji, Ruhbilim) attention reflex
dikkat toplamak
gather attention
dikkat toplaşımı
concentration
dikkat çeken
salient
dikkat çeken şey
stopper
dikkat çeken şey
cynosure
dikkat çeken şey
eye catcher
dikkat çekerek
arrestingly
dikkat çekici
egregious
dikkat çekici
salient
dikkat çekici
striking, conspicuous
dikkat çekici
marked
dikkat çekici
well marked
dikkat çekici
signal
dikkat çekici
arresting
dikkat çekici reklam yapmak
stunt
dikkat çekmek
fix
dikkat çekmek
call attention to

Tom didn't want to call attention to himself. - Tom kendine dikkat çekmek istemiyordu.

dikkat çekmek
to attract attention

Tom likes to attract attention. - Tom dikkat çekmekten hoşlanıyor.

Don't do anything to attract attention to yourself. - Dikkat çekmek için kendine bir şey yapma.

dikkat çekmekten kaçınmak
make oneself inconspicuous
dikkat çekmeme politikası
low profile
dikkat çekmesini sağlamak
throw into relief
dikkat çekmesini sağlamak
make a lion of
dikkat çekmesini sağlamak
relieve
dikkat çekmesini sağlamak
lionize
dikkat çekmeyen
unobservant
dikkat öncesi
preattentive
dikkat, patent bilgisiyle ilgili
(Askeri) caution, proprietary information involved
dikkat/dikkati çekmek
to attract attention
dikkat etmek
wary
aman dikkat
beware of
kendine dikkat et
take care of yourself
dikkat edilmesi gereken
noteworthy
dikkat edilmesi gereken
worthy of notice
dikkat edilmesi gereken
remarkable
çekmek (dikkat/ilgi)
draw
dikkat etmek
{f} notice
dikkat et
{f} notice

I didn't notice how she was dressed. - Onun nasıl giyindiğine dikkat etmedim.

Tom noticed Mary wasn't paying attention. - Tom Mary'nin dikkat etmediğini fark etti.

dikkat et
watch out

Watch out! There's a big hole there. - Dikkat et! Orada büyük bir çukur var.

Do we need to watch out for tigers around here? - Buradaki kaplanlara dikkat etmeli miyiz?

dikkat et
{f} note

You need to take note of this! - Buna dikkat etmelisin!

Please take note of that. - Lütfen ona dikkat et.

dikkat et
look sharp
dikkat et
{f} heed

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

Take heed of her advice. - Onun tavsiyesine dikkat et.

dikkat etmek
look

You'll have to look out for Tom. - Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

I have an obligation to look out for Tom's interests. - Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.

dikkat etmek
beware
dikkat etmek
keep tabs on
التركية - التركية
Dikkat ediniz! anlamında bir uyarma sözü
Dikkat ediniz!
İlgi, özen
Bilinç etkinliğinin belli bir nesne üzerinde yoğunlaşması
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık: "Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. İlgi, özen
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık
(Osmanlı Dönemi) SAAL
(Osmanlı Dönemi) ÇÜ
DİKKAT
(Osmanlı Dönemi) İncelik, dakik oluş. Ehemmiyet ve kıymet verme
dikkat öncesi işlem
(Psikoloji, Ruhbilim) Algısal girdinin (görülen, işitilen şeyin) farkına varılmadan önce bilinçdışında hızlı bir şekilde belli işlemlerden geçirilmesi
dikkat etmek
Gözüne çarpmak veya ilgisini çekmek
dikkat etmek
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak
dikkat toplaşımı
Dikkatin sürekli olarak bir nesne veya konunun belirli bir yönü üzerinde toplanması, konsantrasyon
CALİBİ DİKKAT
(Hukuk) Dikkat çekici
Dikkat etmek
(Osmanlı Dönemi) NED'