Birbirlerini sevgi dolu öptüler.
- Die Liebenden küssten einander.
Sende üç şeyi fark eden insana güven: gülümsemenin ardında sakladığın acıyı, öfkenin ardındaki sevgiyi, suskunluğunun ardındaki sebebi.
- Vertraue dem Menschen, der drei Dinge an dir bemerkt: den Kummer hinter deinem Lächeln, die Liebe hinter deinem Zorn und den Grund deines Schweigens.
Bu şarkı bana ilk aşkımın acısını hatırlatıyor
- Dieses Lied erinnert mich an meinen ersten Liebeskummer.
Müzik benim ilk aşkımdı ve son aşkım olarak kalacak!
- Musik war meine erste Liebe und sie wird auch meine letzte sein!
O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- Es war eine einseitige Liebesbeziehung.
Tom Mary'ye bir aşk mektubu yazdı.
- Tom schrieb Maria einen Liebesbrief.
Senin sevgini kaybedersem, her şeyi kaybederim.
- Wenn ich deine Liebe verliere, verliere ich alles.
Bizim ilişkimiz çok içten ve sevgi dolu.
- Unsere Beziehung ist sehr innig und liebevoll.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- Ich mag lieber Kaffee als Schwarztee.
Seni seviyorum, Laurie.
- Ich liebe dich, Laurie.
Open the door, dear children — your mother's brought each of you something.
- Öffnet die Tür, liebe Kinder, eure Mutter hat jedem von euch etwas mitgebracht.
Frankly, my dear, I don't give a damn!
- Ehrlich gesagt, meine Liebe, kümmert es mich nicht die Bohne.