devamsızlık

listen to the pronunciation of devamsızlık
التركية - الإنجليزية
absenteeism
lack of continuity
irregular attendance at work, absenteeism
nonattendance
discontinuity
lack of continuity; absence, absenteeism
impermanency
absence

Everyone has a right to absence. - Herkesin bir devamsızlık hakkı vardır.

impermanence
devam
continuation

Every day has a continuation. - Her günün bir devamı vardır.

Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology? - Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?

devam
{i} attendance

Regular attendance is required in that class. - O sınıfta düzenli devam gereklidir.

devam
go
devam
{i} sequel
devam
{i} continue

Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone. - Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

devam
duration
devam
continuation, continuance, continuity, duration; attendance; Go on! Keep on! Keep going!
devam
{i} perpetuation
devam
prosecution
devam
assiduous
devam
(Bilgisayar) more

Tom kept getting more and more confused. - Tom'un gittikçe daha çok kafası karışmaya devam etti.

It's useless to keep on thinking any more. - Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.

devam
(Bilgisayar) resume

When the excitement died down, the discussion resumed. - Heyecan azalınca,tartışma devam etti.

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

devam
elongate
devam
go on! keep on!
devam
follow-through
devam
dom
devam
standing

He kept standing all the way. - O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.

It was all I could do to keep standing. - Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.

devam
maintenance
devam
permanency
devam
pursuance
devam
continuance
devam
elongation
devam
run

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

He run on for half an hour. - Yarım saat koşmaya devam etti.

devam
continue on
devam
persists
devam
carried

The soldier carried on as if his wound was nothing. - Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.

They carried on with the plan in spite of strong objections to it. - Ona karşı güçlü itirazlara rağmen onlar plana devam ettiler.

devam
underway

Search operations are still underway. - Arama operasyonları hala devam ediyor.

devam
attendance, attending. D
devam
endurance

A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death. - Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.

devam
continued existance
devam
Go on!

I was too tired to go on working. - Çalışmaya devam edemeyecek kadar yorgundum.

Please go on with your story. - Lütfen hikayene devam et.

devam
steadiness
devam
1.continuation
devam
follow through
devam
progression
devam
permanence
devam
permanent
devam
stending
devam
perpetuity
devam
durability
ekonomik devamsızlık
(Hukuk) economic volatility
devamsızlık
المفضلات