Tom'un boyu ona oyunda kararlı bir avantaj verdi.
- Tom's height gave him a decided advantage in the game.
O zaman ben de Muhafazakarım dedi Anne kararlı bir şekilde.
- Then I'm Conservative too, said Anne decidedly.
Sanırım o kararlaştırılmış.
- I guess it's decided.
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
- Mary decided never to see him any more.
Sigarayı bırakmaya karar verdi.
- He decided to quit smoking.
Duvarları açık maviye boyamaya karar verdik.
- We've decided to paint the walls light blue.
O, neye karar verildiğini uzun uzadıya açıkladı.
- He explained at length what had been decided.
Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
- Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
Sigara içmekten kesin olarak vazgeçti.
- He decided to give up smoking once and for all.