Bu yüzden alternatif bir plan yaptık.
- Deswegen haben wir einen Plan B gemacht.
Ben de bu yüzden buradayım.
- Ich bin ebenfalls deswegen hier.
Bazen Paris beni tüketir fakat sık sık Brüksel beni sıkıyor. Bu nedenle, ben ikisi arasında yaşıyorum.
- Sometimes Paris exhausts me, but often Brussels bores me. Therefore, I live between the two.
Tom, Tatoeba'nın en kutsal simgelerinden biridir. Bu nedenle, o dokunulmazdır.
- Tom is one of Tatoeba's sacred icons. Therefore, he is untouchable.
Sanırım, bu yüzden kaçarım.
- I think, therefore I flee.
Tarih kitapları Moğolların Bağdat'ı işgalinden sonra birçok kitabın Dicle Nehri'ne atıldığını ve bu yüzden nehrin renginin kitapların mürekkebiyle maviye döndüğünü yazıyor.
- History books write that after the Mongol invasion of Baghdad, many books were thrown into the Tigris River and therefore the colour of the river turned blue with the ink of books.
İşte bu yüzden buradayız.
- That's why we're here.
İşte bu yüzden anlamıyorum.
- That's why I don't understand.
Bu nedenle sana söylemedim.
- That's why I didn't tell you.
Bu nedenle bu haberi paylaşıyorum.
- That's why I share this news.
Therefore it will be closed for the rest of the year.
- Deswegen wird es für den Rest des Jahres geschlossen werden.
He came first. Therefore he got a good seat.
- Er war zuerst da. Deswegen hat er einen guten Sitzplatz ergattert.