After supper, he studies his lessons for three hours.
- Yemekten sonra, üç saat boyunca, o derslerini çalışır.
Mary gives private tuition in English, so that she can finance her studies.
- Mary, özel derslerini ingilizce olarak verir, böylece çalışmalarını finanse edebilir.
Tomorrow lessons start.
- Yarın dersler başlar.
She takes singing and dancing lessons, not to mention swimming and tennis lessons.
- O, müzisyenlik ve dansçılık dersleri alıyor; yüzme ve tenis derslerini saymıyorum.
In Soviet Russia, lesson teaches teacher!
- Sovyet Rusya'da ders öğretmene öğretir!
The lesson is science.
- Dersimiz fen bilgisi.
You must not speak Japanese during the class.
- Ders sırasında Japonca konuşmamalısın.
You must not speak Japanese during the class.
- Ders sırasında Japonca konuşmamalısınız.
The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical.
- Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.
Few people came to the lecture.
- Çok az sayıda kişi derse geldi.
Mathematics is his best subject.
- Matematik onun en iyi dersidir.
Physics is my weak subject.
- Fizik benim zayıf dersim.
Instructional videos are a key component of many online courses.
- Öğretim videolar birçok çevrim içi derslerin önemli bir bileşenidir.
What is the moral of the story?
- Hikayenin dersi nedir?
Did you understand the moral of this story?
- Bu hikayeden alınacak dersi anladın mı?
Tom went to talk to Mary as soon as the period ended.
- Ders saati biter bitmez Tom Mary ile konuşmaya gitti.
We have French in third period.
- 3. dönemde Fransızca dersimiz var.
Tom is teaching a class right now.
- Tom şu anda bir sınıfa ders veriyor.
Our principal does no teaching.
- Okulu müdürümüz derse girmez.
We should follow his example.
- Biz onun dersini izlemeliyiz.