We measured the depth of the river.
- Nehrin derinliğini ölçtük.
That shows the depth of his love for his family.
- O ailesi için sevgisinin derinliğini gösteriyor.
The depth of the crisis had been exaggerated.
In the depths of the night,.
The Mississippi River is deep and wide.
- Mississippi Nehri derin ve geniştir.
Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
- Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
This book profoundly impressed me.
- Bu kitap beni derinden etkiledi.
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.