The depth of the crisis had been exaggerated.
In the depths of the night,.
How deep is this lake?
- Bu göl ne kadar derin?
The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.