She is deeply attached to her parents.
- O anne ve babasına derinden bağlıdır.
His speech deeply affected the audience.
- Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
The Mississippi River is deep and wide.
- Mississippi Nehri derin ve geniştir.
The pond is 3 meters deep.
- Gölet üç metre derinliğindedir.
Tom sighed profoundly.
- Tom derinden içini çekti.
It had a profound effect on me.
- Benim üzerimde çok derin bir etkisi vardı.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.