Hediyen bir çölün ortasındaki bir vahanın keşfi gibiydi.
- Your gift was like discovery of an oasis in the midst of a desert.
Bir kasırganın ortasındaki bir kulübe gibi güvenilirsin.
- You're reliable like a shack in the middle of a hurricane.
Kaplan kafesin ortasına uzanmıştı.
- The tiger laid in the middle of the cage.
Dersin ortasında konuşma.
- Don't speak in the middle of a lesson.
Bu iki seçenek arasında orta yol yoktur.
- There is no middle ground between these two options.
Üzengi örs ve iç kulak arasında, orta kulakta bir kemiktir.
- The stirrup is a bone in the middle ear, between the anvil and the inner ear.
O yer hiçbir yerin ortasında değildir.
- That place is in the middle of nowhere.
Konuşmasının ortasında bayıldı.
- He fainted in the midst of his speech.