A more experienced lawyer would have dealt with the case in a different way.
- Daha deneyimli bir avukat, dava ile farklı bir şekilde ilgilenirdi.
He is young, but experienced.
- O genç ama deneyimli.
The old man is wise and knows many things about life.
- Yaşlı adam hayat hakkında birçok konuda deneyimli ve bilgili.
She is old and experienced.
- O yaşlı ve deneyimli.
The old man is wise and knows many things about life.
- Yaşlı adam hayat hakkında birçok konuda deneyimli ve bilgili.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
He is well versed in foreign affairs.
- O dışişlerinde iyi deneyimlidir.
Tom isn't a seasoned performer.
- Tom deneyimli bir oyuncu değildir.
Tom Jackson is a seasoned diplomat.
- Tom Jackson deneyimli bir diplomat.
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
- Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
According to my experience, it takes one year to master French grammar.
- Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.
People could have avoided many mistakes by simple experiments.
- İnsanlar basit deneyimlerle birçok hatadan kaçınabilirlerdi.
Ignoring the fact that the conditions were slightly different, the results of our experiment were identical with Robinson's.
- Şartların biraz farklı olduğunu göz ardı edersek, deneyimizin sonuçları Robinson'ınkiyle aynıydı.
Tom likes experimenting.
- Tom deneyimi seviyor.
Ben bunun en iyi yol olduğunu tecrübe ile öğrendim.
- Ben bunun en iyi yol olduğunu deneyimle öğrendim.