تعريف demand في الإنجليزية التركية القاموس.
- talep
Ben, onun ödemesini talep ettim.
- I demanded that he should pay.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
- talep etmek
İşçiler daha yüksek ücret talep etmek için birleşti.
- The workers united to demand higher wages.
- {i} istek
Onun isteklerine boyun eğdim.
- I gave in to her demands.
Bu isteklere boyun eğmemelisin.
- You must not give way to those demands.
- {f} huk
- rağbet etmek
- sürüm
- bir emir gibi yapılan istek
- revaç
- (Kanun) hak iddia etme
- talebte bulunmak
- (Kanun) talepte bulunmak
- (Bilgisayar) isteğe bağlı
- rağbet
Ülkenizde hangi diller rağbette?
- Which languages are in demand in your country?
Uzman işçiler rağbette.
- Specialist workers are in demand.
- {f} talep et
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
Başkanın çekilmesini talep ettiler.
- They demanded that President resign.
- gerektirmek
- istemek
Adalet istemek için buradayız.
- We're here to demand justice.
- gerektir/talep et
- {i} hak iddiası
- {i} isteme
Adalet istemek için buradayız.
- We're here to demand justice.
Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.
- The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them.
- mahkemeye celbetmek bir hak talep etmek
- {i} gereksinim
- in great d
- {f} hak iddia etmek
- {i} ihtiyaç
Arzu ihtiyaç ve talep arasından çıkar.
- The desire emerges between need and demand.
- {i} istem
Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.
- The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them.
Hiçbir şey istemedim.
- I didn't demand anything.
- {i} tic., ekon. talep, rağbet
- (Askeri) TALEP, İSTEM: Yetkili bir ihtiyaç sahibi tarafından, ikmal sisteminde mevcut malzeme için yapılan muteber istek. Talep; dönemli (recurring) veya dönemsiz (nonrecurring) olarak kategorilere ayrılır; tekerrür ve miktar ile ölçülür
- {f} sormak
- on demand talep vukuunda
- istenen veya talep edilen şey
- gerek
Bu soruna hemen dikkat edilmesi gerekir.
- This problem demands immediate attention.
Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim.
- I demanded that he should pay.
- alacak
- emretmek
- zorlamak
- talebe
Fiyat talebe göre değişecek.
- The price will change according to the demand.
Tedarikçi firma talebe yetişemiyor.
- Supplies cannot keep up with the demand.
- demand draft
- (Ticaret) ibrazında ödenecek poliçe
- demand justice
- hakkını aramak
- demand loan
- (Ticaret) vadesiz borç
- demand deposit
- depozito isteği
- demand deposit
- vadesiz mevduat
- demand diminishing
- talep azaltıcı
- demand for explanation
- açıklama isteği
- demand for identification
- tanıma isteği
- demand for labour
- işgücü talebi
- demand for money
- para talebi
- demand for payment
- ödeme talebi
- demand loan
- ödünç para isteği
- demand note
- para isteği
- demand payment
- ödeme iste
- demand reading
- istemle okuma
- demand staging
- istemle taşıma
- demand surplus
- talep fazlası
- demand writing
- istemle yazma
- demand-pull inflation
- talep enflasyonu
- demand a win
- Kazanmayı çok istemek
The next week we have got a derby match we must demand a win.
- demand curve
- talep eğrisi
- demand deposit account
- (Finans) vadesiz mevduat hesabı
- demand for office space
- ofis alanı için talep
- demand guarantee
- talep garantisi
- demand inflation
- maliyet enflasyonu
- demand of import
- İthalata olan talep
If there is current account surplus, there will be increase in demand of import.
- demand of labor
- İş gücüne olan talep
If prices increase,demand of labor also increases.
- demand pattern
- talep desen
- demand price
- talep fiyatı
- demand processing
- istemle işleme
- demand pull inflation
- talep enflasyonu
- demand schedule
- talep cetveli
- demand shrinking
- talep daralması
- demand side
- talep tarafı
- demand trade lead
- ticari talep teklifi
- demand-driven
- Talepten doğan
- demand (v)
- istemek
- demand (v)
- hak iddia etmek
- demand a ransom
- fidye istemek
- demand accommodation
- (Askeri) TALEP UYGUNLUĞU, TALEP UZLAŞMASI: Yetki verilmiş stok listesindeki maddeler ile denk durumdaki muteber talepler toplamı yüzdesi
- demand amount
- talep miktarı
- demand assigned multiple access
- (Askeri) çoklu erişim tahsisi talebi
- demand assignment multiple access,
- istek gudumlu coklu erisim
- demand bill
- keşidesinde ödenecek senet
- demand bill
- anında ödenecek senet
- demand bill
- ibrazında ödenecek poliçe
- demand boom
- talep patlaması
- demand burst
- talep patlaması
- demand coverage
- talep kapsamı
- demand deposit
- (fiil)desiz mevduat
- demand dial
- (Bilgisayar) isteğe bağlı arama
- demand draft
- keşidesinde ödenecek senet
- demand draft
- anında ödenecek senet
- demand factor
- talep etkeni
- demand factors
- (Ticaret) talep etkenleri
- demand feeder
- (Denizbilim) isteyerek yemlenen
- demand frequency
- (Askeri) TALEP TEKERRÜRÜ: İkmal kademelerinin, kontrol dönemi içinde, bir madde için, ihtiyaç sahiplerinden aldıkları istek sayısı
- demand from
- (Fiili Deyim ) -den istemek
- demand level
- talep düzeyi
- demand money
- para talep etmek
- demand note
- anında ödenecek senet
- demand note
- para isteği
- demand note
- ödeme talebi
- demand of water
- su talebi
- demand paging
- Sayfalama İstemi
- demand paging
- (Bilgisayar) isteme göre sayfalama
- demand pattern
- (Ticaret) talep eğilimi
- demand pattern
- (Ticaret) talep modeli
- demand payment
- (Ticaret) ödeme isteği
- demand peak
- en yüksek talep
- demand pull
- talep enflasyonu
- demand recall
- (Bilgisayar) isteğe bağlı geri çekme
- demand right
- (Kanun) istemek hakkı
- demand satisfaction
- (Askeri) TALEP KARŞILAMASI: Talep karşılığı ikmali yapılan yetki verilmiş stok listesi maddelerinin yüzde nispeti
- demand service
- beklemesiz hizmet
- demand start
- (Bilgisayar) istek başlat
- demand valve
- (İnşaat) tercih valfi
- demand valve
- hava supabı
- derived demand
- (Ticaret) bağlı talep
- deficient demand theories
- eksik tüketim teorileri
- decrease in demand
- (Ticaret) talep düşüşü
- decreased demand
- azalmış talep
- deferred demand
- (Askeri) ERTELENMİŞ TALEP: Satın alınacak malın veya hizmetin mevcut olmaması yüzünden ileri bir tarihe bırakılmış talep
- demanding
- {s} emek isteyen
Bu çok emek isteyen bir meslek.
- It's a very demanding profession.
- demanding
- talepkar
Bu kadar talepkâr olma.
- Don't be so demanding.
Onun patronu çok talepkar.
- His boss is very demanding.
- make a demand
- Talep etmek
- back demand
- yerine getirilmemiş talep
- demanding
- zahmetli
Biz çok zahmetli iş yapıyoruz.
- We do very demanding work.
- in great demand
- (Fiili Deyim ) çok aranan , çok rağbette
- boost the demand
- talebi yükseltmek
- boost the demand
- talebi arttırmak
- consumer demand theory
- (Ticaret) tüketici talebi teorisi
- demanding
- ısrarcı
- demanding
- bakım gerektiren
- demanding
- çok şey isteyen ve bekleyen
- demanding
- çetin
- demanding
- talep etme
- demanding
- ilgi gerektiren
- demanding
- zorlu
Senatörün bu hafta çok zorlu bir takvimi var.
- The senator has a very demanding schedule this week.
- demanding
- talep eden
- demanding
- talep ederek
- domestic demand
- (Ticaret) iç talep
- exceed the demand
- talebi aşmak
- introduce a demand
- (Kanun) talep etmek
- labor demand
- iş talebi
- meet a demand
- bir talebi karşılamak
- recurring demand
- (Askeri) süreli istek
- respond to demand
- talebe yanıt vermek
- written request or demand
- talepname
- carbon demand
- karbon talebi
- chemical oxygen demand
- kimyasal oksijen gereksinimi
- consumer demand
- tüketici talebi
- cross demand
- karşı dava
- demanding
- çaba/dikkat/bakım/ilgi gerektiren
- demanding
- {f} talep et
- domestic demand
- yurtiçi talep
- effective demand
- efektif talep
- excess demand
- fazla talep
- excess demand
- aşırı talep
- great demand
- çok revaçta
- in demand
- rağbette
Uzman işçiler rağbette.
- Specialist workers are in demand.
Ülkenizde hangi diller rağbette?
- Which languages are in demand in your country?
- in demand
- çok aranan
- insurance demand
- sigorta talebi
- law of demand
- talep kanunu
- market demand
- pazar talebi
- market demand
- piyasa talebi
- meet a demand
- talebi karşılamak
- on demand
- ibrazında
- on demand
- görüldüğünde
- production on demand
- ihtiyaç için üretim
- reciprocal demand
- karşılıklı talep
- supply and demand
- sunu ve istem
- supply and demand
- arz ve talep
- aggregate demand
- (Ekonomi) Toplam talep
- aggregate demand curve
- (Ekonomi) Toplam talep eğrisi
- demanded
- matlup
- demanding
- istemiyle
- demanding
- istediği şeyde ısrarcı
- demands
- istiyor
Taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz.
- We need our demands to be met.
Tom'un patronu çok iş istiyor.
- Tom's boss demands a lot of work.
- elastic demand
- (Ekonomi) Esnek talep
- in demand
- Revaçta
- independent demand
- bağımsız talebi
- law of supply and demand
- ekon. şunu ve istem kuralı, arz ve talep kanunu
- offer-demand
- Arz-talep
Offer-demand is the most important yardstick of the big factories on producing.
- on demand system
- talep sistemi
- on-demand
- (Televizyon) "Talep üzerine" manasına gelen ve interaktif çift taraflı multimedia teknolojisinin ismi. tv veya pc aracılığı ile istenilen bir zamanda sistemdeki filmi izleyebilmek
- request, demand; plea, appeal
- istek, talep, savunma, itiraz
- video on demand
- ismarlama video
- video on demand
- ısmarlama video
- world oil demand
- Dünya petrol talebi
- demand deposit
- vadesiz hesap/mevduat
- demanding
- gerektir/talep et
- demanding
- çaba/dikkat gerektiren
- demanding
- {s} çok şey isteyen
- demanding
- {s} müşkülpesent
Onlar çok müşkülpesentti.
- They were very demanding.
- demanding
- {s} titiz