Yeterince kararlı değilim.
- I'm not decisive enough.
Tom gerçekten kararlıydı.
- Tom was really decisive.
Tom kararlı bir biçimde Hayır diye yanıtladı.
- No, replied Tom decisively.
Mary kararlı bir biçimde Evet diye yanıtladı.
- Yes, replied Mary decisively.
Kanıtlar oldukça kesin.
- The evidence is fairly conclusive.
Biz nerede olursa olsun bize yöneltilen teröre hızlı ve kararlı bir şekilde cevap yeteneğine sahip olacağız.
- We shall have the ability to respond rapidly and decisively to terrorism directed against us wherever it occurs.
Tom kararlı bir biçimde Hayır diye yanıtladı.
- No, replied Tom decisively.
Bu kadının temel karakter özellikleri gurur, kararlılık ve cesaretti.
- The fundamental character traits of this woman were pride, decisiveness, and courage.
Tom kararlılıktan yoksun.
- Tom lacks decisiveness.
A noble instance of this attribute of the decisive character. -J. Foster.
A decisive battle is fatal for one side's war chances.