It's difficult to evaluate his ability.
- Onun yeteneğini değerlendirmek zordur.
The teacher had to evaluate all the students.
- Öğretmen tüm öğrencileri değerlendirmek zorunda kaldı.
We want to put our money to good use.
- Paramızı değerlendirmek istiyoruz.
The value of the painting was estimated at several million dollars.
- Resmin tahmini değeri birkaç milyon dolar.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
That's a very unfair assessment.
- Bu çok haksız bir değerlendirme.
Tom agreed with Mary's assessment.
- Tom Mary'nin değerlendirmesi ile aynı fikirdeydi.
Evaluations are important.
- Değerlendirmeler önemlidir.
We want a complete evaluation.
- Tam bir değerlendirme istiyoruz.
That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
This problem is worth discussing.
- Bu sorun tartışılmaya değer.
That requires careful consideration.
- Bu dikkatli bir değerlendirme gerektirir.
The price is kind of high, but it's worth it.
- Fiyat biraz yüksek ama buna değer.
Stock prices fell quickly.
- Hisse senedi değerleri çabucak düştü.
The thought of rating people by attractiveness does not seem fair to me.
- Çekicilikle insanları değerlendirme düşüncesi benim için adil görünmüyor.
The value of the dollar declines as the rate of inflation rises.
- Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.
How would you rate that?
- Bunu nasıl değerlendirirdin?
Valuation is not always objective.
- Değerlendirme her zaman objektif değildir.
To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin.
- Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.
I think what Tom is doing is worthwhile.
- Bence Tom'un yaptığı zahmete değer.
It is worthwhile to read this book.
- Bu kitap okumaya değer.
Your suggestion amounts to an order.
- Öneriniz emir değerindedir.
Valuation is not always objective.
- Değerlendirme her zaman objektif değildir.
Time is more precious than anything else.
- Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
Nothing is as precious as love.
- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
In the desert, water is worth its weight in gold.
- Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.
He always values his wife's opinions.
- O, her zaman karısının görüşlerine değer verir.
She values health above wealth.
- O sağlığa zenginliğin üzerinde değer verir.
Mary renounced her moral values and became a nihilist.
- Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.
Moral values are important in society.
- Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
He esteems the professor highly.
- O, profesöre oldukça değer veriyor.
Sami was a much esteemed teacher.
- Sami çok değerli bir öğretmendi.
The coach had a one-on-one discussion with each player to evaluate his performance on the field.
- Koç'un onun saha performansını değerlendirmek için her oyuncuyla bire bir görüşmesi vardı.
The teacher had to evaluate all the students.
- Öğretmen tüm öğrencileri değerlendirmek zorunda kaldı.
Many of the user reviews on Amazon are fake.
- Amazon'daki birçok kullanıcı değerlendirmesi sahtedir.
I think this book is worth reading.
- Sanırım bu kitap okumaya değer.
This book is worth reading twice.
- Bu kitap iki kez okumaya değer.
The value of the coins depended on the weight of the metal used.
- Paraların değeri kullanılan metalin ağırlığına bağlıydı.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
That coat may have cost a lot of money, but it's worth it.
- O palto çok paraya malolmuş olabilir ama o ona değer.
Good words are worth a lot, but cost almost nothing.
- İyi sözler çok değerlidir , ama neredeyse hiçbir maliyeti yoktur.
In judging his work, we must take his lack of experience into account.
- İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.
In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira.
- Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.
When a currency depreciates, that has an inflationary effect on the economy of the country of the currency.
- Bir para birimi değer kaybettiği zaman, bu para ülke ekonomisi üzerinde enflasyonist bir etkiye sahiptir.
His performance was worthy of praise.
- Onun gösterisi övgüye değerdi.
The statesman is worthy of respect.
- Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.
His performance was worthy of praise.
- Onun gösterisi övgüye değerdi.
There was nothing worthy of remark at the fair.
- Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.
Tom figured it was worth a try.
- Tom bunun denemeye değer olduğunu düşündü.
My existence is worthless and meaningless.
- Benim varlığım değersiz ve anlamsız.